28 Mart 2010 Pazar

Dokuma ve Dokusuz Yüzey Kumaşların Filtre Karakterlerinin Karşılaştırılması

Dokusuz Yüzey

Dokuma

-Düşük üretim maliyeti

-Pahalı üretim

-3 boyutlu yapı

-Çoğunlukla 2 boyutlu yapı

-Hacimli enine kesit

-Düz enine kesit

-Lif inceliği ile sınırlanmış filtre inceliği

-İplik inceliği ile sınırlanmış filtre inceliği

-Yapı ve kalınlığından kaynaklı yüzey ve dip filtrasyonu

-Yüzey filtrasyonu

-Lif yapısı derecelendirilmiş filtrasyon için uygundur (ince-orta-kaba); tülbent (ağ) tabakalı yapı kaba ve ince partikülleri uzun işlem süresi sonucu olarak ayırarak uzaklaştırır.

Atkı-çözgü yapısı, boru efekti yaratabilir, kolaylıkla toz penatrasyonuna neden olabilir, tercihli tortu ve filtre dayanımını yükseltir

Yüksek hava geçirgenliği ile yüksek standartta ayırım ve maksimum lif yüzey alanının kullanılması yüksek yüzey yüklenmesi

 

Ayırma, vurma, engel oluşturma, difüzyon veya elektrostatik yükleme ile gerçekleştirilebilir.

Elek etkisi

Gözenekler tutulacak partiküllerden daha büyük olabilir (20-60u),ama hala yüksek verimlilikte ayırma sağlar.

Sadece iplikler arasındaki kesişme boşluğundan daha büyük olan materyaller tutulabilir.

 

6.1. Filtrasyon Prensibi

Filtrasyonun ana prensibi, gaz/hava veya sıvıların akış enerjisindeki kaybı azaltırken, asılı duran partiküllerin filtreye çarpma ihtimalini yükseltmek ve filtre duvarında tutunmalarını sağlamaktır.

Filtreleme elemanı sıvının akmasına izin verirken küçük partikülleride toplar, ve böylece temiz bir sıvı üretir.

Aslında filtre toplam hacminin büyük bölümü hava boşluğundan oluşur. Bu boşluğun toplam filtre oranına geçirgenlik denir. Filtre içindeki boşluğun miktarı ve dağılımı endüstride kullanılan filtrelemenin verimliliğinin bir dizi önemli özelliğini etkiler. Filtre geçirgenliğinin bilinmesi birçok kullanım amacı için önemlidir; örnek olarak, elektrik süpürgelerinin torbaları… Hava geçirgenliği filtre materyalinden havayı geçirme kolaylığıyla ölçülür. Basınç altındaki hava akış oranı geçirgenlik farkı altındaki materyalin belli bir bölgesinden geçen hava akışına oranıdır. Geçirgenlik genellikle gözenekli filtre yapısıyla artırılır, fakat kumaşın bitim işlemi tipininde geçirgenlik üzerinde gözardı edilemeyecek bir etkisi vardır. Filtre araçlarının gözenekliliğinin artması, basınç düşüşünü azaltır. Basınç düşüşünün daha yüksek filtre verimliliği için minimize edilmesi gerekir. Aynı zamanda artan akış oranı basınç düşüşünü artırır. Sistem dizaynı ve konfigürasyonuna bağlı olan ilişki doğrusal olamaz.

Filtrasyon filtre içinde farklı yüzeylerde yer alır. Bu yüzden, sıvı içindeki partiküllerin lifler ve partiküller arasındaki fiziksel bağlanma kuvvetleri nedeniyle lifler tarafından zapt edilmesi yüksek bir olasılıktır. Partikül boyutları tekstil materyalindeki gözenek boyutlarından daha büyükse, partikül kolayca durdurulur. Dokuma kumaş filtrelerde, Filtrasyon için gözenekler iplikteki yarıklardan oluşur. Tülbent esaslı filtrelerde ise gözenekler bireysel liflerin arasında oluşan küçük boşluklar tarafından oluşturulur. Gözenek boyutlarından daha küçük olan partiküller için, 5 ayrı yakalama mekanizması vardır.

1. Yolunu kesme: Bir partikül kendi yarıçapından daha küçük bir boyuttaki lif yüzeyinden geçmeye çalıştığında sadece lifle çarpışır ve durdurulur yada yakalanır.

2. Eylemsiz bırakma: Bir akışın hızı süreklilik denklemi yüzünden bir filtrenin boşluklarından geçerken artar. Ağır bir partikül akışla taşındığında, interiası yüzünden kolay ve elverişli duruma gelen akışın dışına atılır. Bu, partikülün diğer lifler tarafından yakalanmasına neden olabilir.

3. Rasgele yayılma: Brownian tipi hareket yüzünden, bir akış içindeki partiküllerin rasgele titreşim ve hareketi olarak tanımlanabilen, filtrenin açıklıklarından doğru geçmeye çalışanlar dışında, partiküller lifler tarafından yakalanma şansını artıran zig-zag bir rota takip ederler.

4. Elektrostatik yükler: Mikroskopla bile görülemeyecek boyuttaki partikülleri mekanik yöntemlerin birleşimiyle bile zapt etmek zordur. Lirlerin güçlü elektrostatik kuvvetlerinin partikülleri çektiği iyi bilinir. Bu yüzden, liflere küçük yada orta boy partikülleri çekmek için kalıcı elektriksel yükler verilebilir. Yüklenmiş lifler filtrasyonun verimliliğini artırırlar.

5. Yer çekimi kuvvetleri: Yer çekiminin etkisi altında batan bir partikül lifle çarpışabilir ve yakalanabilir.

Proses ayrımına bağlı olarak, filtrasyon genellikle partikül filtrasyonu, mikrofiltrasyon, utlrafiltrasyon, nanofilrasyon ve hiperfiltrasyon(tersine dönmüş geçişme) olarak tercih edilir. Modern filtrasyon teknikleri 1 Angstrom boyutu kadar küçük partikülleri ayırabilir.

6.2. Filtrasyon Araçları

Filtre araç ve konfigürasyonları değiştirilebilir, gruplara bölünebilir. Kuru ve sıvı filtrasyon filtreleri iki önemli gruptan oluşur. Uygulamaya bağlı olarak, farklı şekillerdeki endüstriyel filtreler tekstil materyallerinden yapılır.

Sıvı filtreler, petrol türevleri, kimyasallar, sıvıların temizliği, yağlar, boyalar, ilaç yapımı, gıda prosesleri, içecekler, kozmetik ürünler, yarı ilktenler… v.b.lerinin proseslerinde kullanılır.şirketi radyal pileli bir filtre elemanı gelişmiştir. Radyal pile dizaynı yatay bir şekilde yığılan pilelerle filtre kartuşunun tamamını doldurur. Üreticiye göre dikey pileli filtre araçlarıyla karşılaştırıldığında radyal pile dizaynı daha fazla yüzey alanı, daha iyi performans, daha uzun ömür ve daha az kullanılmayan boşluk alan sunar.

Dönel silindir filtreleri vakum tipi yada basınç tipi olabilir. Kömür çamuru filtrasyonu için kullanılan bir dönel silindir vakum filtresi filtrasyon malzemesiyle kaplı büyük bir silindirdir. (6 m’den fazla çapta ve 6 m uzunluğunda) Silindir devamlı bir şekilde ve yavaşça döner. Silindirin aşağıdaki bölümü çamurumsu bir karışım içeren konteynırın içine batırılır. Vakum, filtre malzemesinin dışına yapışan katı tabakadan ayrılan sıvıyı emmesi için silindir filtrenin içinde kullanılır. Silindir dönerken, katı tabaka bir bıçak kullanılarak kaldırılır ve filtre malzemesinden ayrılır. Döner basınç filtresi içinde filtre malzemesiyle kaplı dönen silindir kapalı bir kapta kontrol altına alınır. İşlem araçları bu kabın içine basınç altında beslenir. Basınç silindir filtresi katı sıvı karışımlarının devamlı mekanik ayrımında kullanılır. Yüksek basınç ve sıcaklıklara dayanıklıdır.

Dönel disk filtrelerinin içinde filtre kumaşıyla kaplı belirli bir sayıda disk yatay bir şaftın üzerine monte edilir. Diskler süspansiyon kabının içinde döndürülür ve vakum şaftın göbeğine doğru uygulanır. Diskler süspansiyona yeniden girmeden önce üzerindeki katı maddeler uzaklaştırılır. Çok çeşitli dönel disk filtreleri vardır. Filtre presi aralıklı sıvı filtrasyonu için kullanılan, beraber preslenmiş ve filtre malzemesiyle kaplanmış bir çok çift levhadan meydana gelmiştir.

Çamurumsu karışım yüksek basınç altındaki bölmenin içinde sıkıştırılır. Sıvı, filtre malzemesi yüzeyinde katı tabakayı bırakarak süzülür. Daha sonra levhalar ayrılır, katı tabaka dökülür ve döngü tamamlanır.

Kayış filtrelerinde bir emme tabakası dönen bir filtre kumaşını destekler. Devamlı bir vakum ve geri dönüş darbesi döngüsü vardır. Emme uygulandığı zaman filtrasyon kayış tarafından taşınan vakum tablasının üstünde aşağı doğru gerçekleşir. Daha sonra tabla döngüyü tamamlayan orjinal pozisyonuna geri çekilirken kumaş ileri doğru hareket etmeye devam eder ve vakum durdurulur.

Torba filtreler endüstriyel ortamlardaki tozun uzaklaştırılması için kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak, toz torbanın iç yada dış yüzeyinde zaptedilebilir. Bir fan tarafından oluşturulan emme filtre kumaşının yüzeyinde toplanan tozu çekmek için kullanılır. Filtrasyonun verimliliği çok ince tozların toplanması için % 99.9 civarında olmalıdır. Toplanmış toz verimli filtrasyonun sağlanması için periyodik bir şekilde kumaş yüzeyinden uzaklaştırılmalıdır. Bu, titreşim jeti, ters hava akımı yada sallama yöntemlerini içinde barındıran farklı yollarla yapılabilir. Eski sistemlerde, bir bölümdeki filtre torbaları hava akımı başka bir bölüme geçerken sallanır. Yeni sistemlerde, sıkıştırılmış hava süratle filtrasyon işlemini yarıda kesmeden kısa bir şekilde sallamak için torbaların içine üflenir. Toz torbaların altındaki bir kap içinde toplanır ve periyodik olarak uzaklaştırılır.

6.3. Kuru Filtrasyon

Kuru filtrasyonun uygulama alanı maden endüstrisini, kimya endüstrisini, demir çelik endüstrisini, çimento endüstrisini, bitkilerin toplanmasını birincil demir eritme endüstrisini, kireç, kil, kaolin, seramik, yem, tahıl ,gıda endüstrilerini, ahşap ve mobilya endüstrilerini kağıtla ilgili endüstrileri ve tekstil bitki üretimini içine alır. Filtre araçları ayrıca nakletme karıştırma, değirmen, hacimli materyallerin taşınmasında kullanılmaktadır.

6.3.1. Lifler ve Ürünler

Kuru Filtre araçlarında en yaygın şekilde kullanılan lif poliesterdir. (Yaklaşık olarak tüm materyallerin % 70’inde)Kuru filtrasyondaki diğer lifler nylon, polipropilen, akrilik, aramidler , politetrafloraetilen , cam ve sülfardır. (PPS)

Pamuklu kumaşlar eski sallama tipi sistemlerde kullanılır. Mikrocam tabaka malzemesi HVAC (Isıtma, havalandırma, klimalandırma) uygulamalarındaki yüzey filtrelerinide içine alan yüksek ASHRAE (Amerika Isıtma Topluluğu, Soğutma ve Klimalandırma Mühendisleri) verimliliği için kullanılır. Poliester dokusuz kumaş ters akımlı yada titreşim jeti sistemlerinde kullanılır. Poliester uzunluğundan dolayı gaz filtrasyonunda en yaygın biçimde kullanılan liftir, oldukça yüksek sıcaklık direnci (150 °C kadar) ve düşük maliyetli olması sebebiyle filtrasyon uygulamaları için poliesterin dezavantajı düşük alkali, asit ve buhar direncidir. Homopolimer akrilik kimyasal koşulları ve sıcaklık direnci 130°C ye kadar olan daha iyi bir kumaş istendiğinde kullanılır.

Ryton (polipropilen sülfit, PPS) 1983 yılında Philips Fibers tarafından ticari ad haline getirilmiştir. Filtrasyon özellikleri açısından yüksek performansa sahiptir. Bu yüksek sıcaklık filtrasyon kumaşı 190 °C e kadar devamlı kullanım için uygundur. Nomex (aramid) 200°C ye kadar sıcaklıklar için kullanılır.

Teflon (Politetrafloroetilen yada PTFE) maksimum 260 °C ye kadar sıcaklıklara dayanabilir. Dokuma cam filtre torbaları halen 250 °C ye kadar kullanılmaktadır.

Cam elyafı yüksek bir partikül tutma kapasitesine sahiptir. Son zamanlarda , cam elyafının güvenine ilk bakışta artan bir ilgi olmuştur ve insan sağlığı, HVAC uygulamalarında kullanımından etkilenmektedir. Cam elyafı içeren materyallerin tertibatı cilt tahrişine neden olabilir. Eğer cilt yıkanmazsa, tahriş normal olarak uzun bir süre için kalıcı olur. Eğer fazla sayıda havadan gelen toz cam elyafından serbest bırakılırsa üst seviyede kaşıntıyı ve boğaz yanmasını da içeren solunum problemleri ortaya çıkar. Cam elyafının fazlaca kullanımı geçici akciğer problemlerine neden olabilir. Ayrıca astım bronşit gibi kalıcı durumlarda ortaya çıkarmaktadır. Cam elyaflı liflerle donatılmış binaların iç mekan havalandırmaları lif düzeylerinin düşük olduğu bulunmuştur. Ek olarak cam elyafın maruz kalmaktan doğan akciğer kanserinin muhtemel riskinin çok az olduğu bilinmektedir.

Dupont, Teflon – cam elyafı karışımı Tefaire adında tülbent esaslı bir filtre kumaşı geliştirmiştir. İddia edilene göre karışımdaki iki lifin zıt statik elektriklenme karakteri çok küçük boyutlarda partiküllere toplanmasının verimliliğini ve performansını geliştiren süreç sırasındaki elektriksel yüklenmenin ortaya çıkışıyla sonuçlanır. Toz Teflon lif üzerinde toplanır, cam elyafı yığını temizleyici olarak meydana çıkar. Üreticiye göre, Teflon lifleri küçük miktardaki ince cam liflerinin toplam uygun lif yüzey alanlarını arttırırken ve düzeltilen toz toplama verimliliği ile sonuçlanan keçe gözenekliliğini azaltırken filtre torbasının ömrünü uzatır.

Polipropilen tekstil yapıları endüstriyel filtre kumaşlarının yapımında kullanılmaktadır. Polipropilenin filtreler için hammadde olarak seçilmesinin nedeni gerçekte, polipropilenin mükemmel asit, alkali ve aşınma direncine sahip olmasıdır. Ucuzdur ve melt-blown tekniği kullanılabilir. Poliamid ve Gore–tex ince zar filtreleride kuru filtrasyonda kullanılır.

Seramik lifleri 1000 °C civarındaki sıcak gaz filtrasyonuna uygundur. Böyle ürünlerin en büyük üreticisi Nextel adında bir malzeme ile 3 M firmasıdır. Diğer yüksek sıcaklığa dayanıklı seramik malzemeler Avrupa’lı üreticiler tarafından piyasaya sunulmaktadır.

Gazların filtrasyonu için en çok tülbent esaslı yüzeyler kullanılmaktadır.Needle-punched filtre kumaşı iyi bir boyut stabilitesi, mükemmel partikül tutma ve tıkanmaya karşı dayanıklılık özelliklerine sahiptir. Bu filtreler çoğunlukla poliester, homopolimer, akrilik, naylon, polipropilen, Nomex, Ryton, P84 ve PTFE’ den yapılır.

Melt – blown tülbent esaslı yüzeylerde hızla büyümektedirler. Melt-blown ve mikrolif tülbent esaslı yüzeyler aslında yüksek verimlilikteki ASHRAE de ve genelde % 80-95 arasındaki verimliliklerle Eurovent sınıflarında kullanılır.

Yüksek verimlilikteki ASHRAE – Eurovent filtrasyonunda kullanılan bir çok melt-blown mikrolif tülbent esaslı yüzey sık sık elektrostatik olarak yüklenirler ve elektret tülbent esaslı yüzey olarak adlandırılırlar. Bir elektret uzun süreli elektrostatik yüklü anlamına gelen iletken olmayan bir polimerik maddedir. Bu maddeler iki farklı üretim alanına ayrılabilir.

Özel elektret tülbent esaslı yüzey ürünleri farklı ağırlıklarda, inceliklerde üretilir ve bu yüzden 5.3 cm/s oranındaki hava akımında 0.1 mikron tanecikli DOP (Dioctyl Phthalate Liquid ) ortamına göre % 99.9996’ ya kadar farklı verimliğe sahiptirler.

Elektriksel olarak yüklenmiş lifler NaCl gibi partikülleri en derin yere kadar tutarlar. Hava filtreden akmaya devam ederken mikrocam elyafı filtreleri daha fazla kapalı yapıya ihtiyaç duyarlar ve ilk önce daha fazla hava akım direnci ve daha büyük basınç düşüşlerine neden olan filtre yüzeyindeki NaCl partiküllerini tutarlar.

6.3.2. Uygulamalar

Needle-punched filtreleri torba filtre ve düz filtre şeklinde kuru filtrasyonda kullanılır. Nomex (aramid) lifi torbalar sıcak asfalt karışımlarında kullanılır.

Termobonded, molded ve melt-blown tülbent esaslı yüzeyler endüstriyel ve medikal yüz maskelerinde kullanılmaktadır.

Büyük hacimdeki cam ve polyester filtreler binalardaki, bürolardaki, fabrikalardaki sıradan ısıtma ve klimalandırma sistemlerinde ortak olarak kullanılmaktadır. Taranmış rayon, pamuk ve polyester karışımları orta ve düşük verimlilikteki filterelerde kullanılır. Orta ve yüksek verimlilikteki mikrocam tabaka filtreler ilaç medikal nükleer ve elektronik endüstrileri gibi kritik uygulamalarda kullanılır. Tülbent esaslı yüzeyler otomotivde, çim kesme makinelerinde, zincir kesme aletlerinde, portatif gazlı üfleyicilerde kullanılır. Diğer tülbent esaslı filtre uygulama alanları endüstriyel havalandırma kompresörler, türbinler pinomatik kontroller susturucular ve vakum pompalarının korunması için hava giriş filtrelerini içerir.

Endüstriyel uygulamalarda kömür yanması, çimento üretimi, çelik yapımı vb gibi durumlarda yüksek miktarda tozun atmosfere yayılmasının engellenmesinde kullanılır. Siyah karbon, ince pigmentler vb. gibi diğer partiküllerde filtre edilmelidir. Kumaş filtreler baghouse sistemlerinde toz filtrasyonu için çok uygundur. Tülbent esaslı yüzey ürünleri aynı filtrasyon verimliliği ile daha fazla hava akımına izin verir. Kumaşlar genellikle yoğun yapılıdır ve düşük hava geçirgenliğine sahiptirler. Uygulama koşullarına bağlı olarak filtreler aşınma, kimyasal etki ve tozla kaplanma yüzünde birkaç ay içinde kullanılamaz hale gelebilirler . Bazen yüksek gaz sıcaklıkları, buhar, sülfüroksitler, asit ve alkalin içeren çok sert koşullar olabilir.

6.3.3. Klimalandırmada Kullanılan Filtreler

Filtre uygulamalarında önemli bir alan da klimalandırma ünitelerindedir. Hava filtrasyonu için en önemli sorun havayı temizlemektir. Melt-blown tülbent esaslı yüzeylerin iki uygulaması HVAC ve HEPA (yüksek verimli partikül ayıran hava filtresi) filtrasyonudur.

HVAC endüstrisi iç mekan hava kalitesinin önemi yüzünden yüksek standartlar istemektedir. HVAC sistemlerinin verimlilikleri ASHRAE tarafından Kuzey Amerika’da ve belirtilen Euroventin 4/5’inin altında Avrupa’da kontrol edilir. Hemen hemen dünya çapında halen kullanılan bütün HEPA filtreleri 0,3 mikron partikül yakalama kapasitesinde Mikrocam, wet-laid kağıt esaslıdır. 0.3 mikron büyüklüğü % 99.95 oranı DOP testine göre minimum verimliliktedir.

Filtrelerin gelecek nesli 0,1 mikron büyüklüğündeki partiküller için % 99.9995 verimlilik istenen ULPA ( Ultra Düşük Geçirgenlikte Hava Filtresi) olacaktır. Böyle verimlilikler normal olarak diğerlerine göre yüksek diferansiyel basınç gideriyle elde edilebilir. Atmosferik havadaki tohum parçaları, polenler, lifli partiküller, toz, karbon atığı, duman, aerosoller 4 mg/m3’ü geçmeyen klima sistemleri için filtre edilmelidir. Bu partiküllerin boyutları 1 mikrometreden daha küçük olabilir. Uzun yıllardır, HVAC endüstrisi araçları korumak, eşyaları korumak tavan ve diğer eşyaların renginin değişmesini engellemek için hava filtresi kullanmaktadır.

Son zamanlarda tüketiciler havada uçan kirleticilerin ortaya çıkardığı zararlı sağlık sorunların farkına varmaya başladılar. Artık insan sağlığını etkileyen havada ki partiküllere çok daha fazla önem verilmektedir.

HVAC filtreleri iç mekan tehlikeli havada uçan partikül konsantrasyonunu düşürmek için güçlü ısıtma ve soğutma sistemlerinin bir parçası olarak kullanılmaktadır. Bazı partikül filtreleri sıvılaşan dumanlarının ortaya çıkardığı buharla ilişkisi olan akciğer kanseri riskini azaltır. Mikrobiyolojik partiküllerde mantarlar, bakteriler ve böcekler hava filtrasyonun etkisiyle uzaklaştırılır. Diğer havada uçuşan partiküller yapıları ve bileşimlerinden kaynaklanan sağlık sorunlarına neden olurlar. Şehir dışındaki ve endüstriyel bölgelerdeki toz konsantrasyonlarının miktarları sırasıyla 0.1 mg/m3 ve 5 mg/m3 ‘tür. 0.2 mg/m3 seviyesindeki bir toz konsantrasyonu kabul edilebilir olarak düşünülmektedir.

Klimalandırma ünitelerindeki filtrelerin atmosferik tozun % 90’ını tuttuğu düşünülmektedir. Konutlar için tasarlanmış klima sistemlerinde kullanılan filtreler genellikle kalın ve düşük yoğunluklu poliester ya da cam lifinden yapılır. Bu filtreler yüksek hava akış oranına izin verir ve iyi bir toz toplama kapasitesine sahip bir şekilde tasarlanılırlar. Filtrenin kalınlığını azaltacak bir basınca maruz kalmaması gereklidir. Bazen filtre yapısı içindeki lifler partikül yakalanmasına yardımcı olması için yapışkan bir filmle kaplanır. En son gelişmeler arasında 3M’in elektrostatik olarak yüklenmiş ürünü bulunmaktadır.

Temiz hava bir çok uygulama için gereklidir. Hastane odalarında, serbest halde dolaşan zararlı bakterileri içermeyen temiz havaya ihtiyaç vardır. (HEPA filtrasyonu) Bakteri boyutu 1 mikrondan küçük ya da 10 mikron boyutuna kadar olabilir.

Aralarında sadece birkaç mikron uzaklık bulunabilen mikro devrelerinin üretiminde temiz odalar çok önemlidir. Bu tip kritik bir uygulama için genellikle ikinci bir filtrasyon aşaması kullanılır. İkinci filtre genellikle kalın bir kumaştan yada yüksek filtrasyon yeteneğine fakat düşük hava geçirgenliğine sahip bir cam lifinden yapılır. Sonuç olarak pileli bir yapıyla elde edilebilecek geniş bir filtre alanına ihtiyaç vardır. İkinci filtrenin filtrasyon yeteneği %99.9 civarındadır.

6.4.Sıvı Filtrasyonu

6.4.1. Lifler ve Ürünler

Polipropilen lifi kimyasal bozulmalara karşı direncinden dolayı filtrasyon özelliklerini geliştirmek için sıvı filtrasyonda dokuma ve tülbent esaslı yüzeylerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Polipropilen sıvı filtrasyon da yaklaşık olarak tüm materyallerin % 50’sini oluşturur. Dokuma ve tülbent esaslı yapılardaki poliester sıvı filtrasyon da kullanılır. Viskoz rayon lifleri de sıvı filtrasyon için uygundur. Tülbent esaslı yüzeylerin sıvı filtrasyon da kullanımları gün geçtikçe artmaktadır. İğneleme tekniği (Needle- punched) , yapıştırıcıyla bağlama (adhesive bonded ) , emdirme (impregnated), ve (calendered) ısıyla bağlama yöntemleriyle üretilmiş tülbent esaslı kumaşlar kullanılmaktadır.

Rayon yada poliester iğnelenmiş tabakalar tekli ve çoklu kartuşlu filtre kabındaki kullanıldıktan sonra atılabilen filtre elemanı olarak kullanılan mikron derecesinde kaplarda kullanılır. (3 µm ile 100 µm arasında) nylon ve polipropilen tabakalarda bu amaç için kullanılır. Spunbonded filtre elemanı kapsamlı olarak makine üretimi yapan fabrikalarda endüstri yağlarını ve sıvılarını süzmek ve temizlemek için kullanılır. Yaş serme (wetlaid) tülbent esaslı yüzeyler gıda filtrasyonunda özellikle süt gibi günlük ürünlerin filtrasyonunda kullanılır. Tülbent esaslı yüzeyler ayrıca tıpta kan filtrasyonu ve dializ için kullanılır. Kağıt yapımında ürünlerin şekillendirilmesi sırasında karışımdan kimyasalları ve suyu akıtmak için kullanılan filtreler poliester monofilamentlerinden yapılmıştır.

6.4.2. Uygulamalar

Partikül konsantrasyonuna bağlı olarak sıvı filtrasyonu iki türe ayrılabilir. Düşük partikül konsantrasyonu ve katı konsantrasyonunun % 10 ‘dan daha fazla olduğu yüksek partikül konsantrasyonu. Sıvı filtrasyonu için bir başka tip sınıflandırma da sürekli ve süreksizdir. Sırasıyla silindir (dönel) filtre ve tabaka şeklinde kullanılanlar. Partikül konsantrasyonu % 10’un altında olduğu zaman sıvı küçük gözeneklere sahip filtreye doğru pompalanır. Genellikle malzemedeki küçük gözeneklerin tıkanmasını engellemek için bir filtre yardımcısı kullanılır. Filtre yardımcısı diatomit gibi bir tozdan meydana gelen filtre kumaşının üzerinde gözenekli bir tabaka oluşturur ve filtrenin katı tutma kapasitesini arttırır, sıvıdan istenilmeyen pisliği uzaklaştırır.

İkinci tip filtreleme uygulaması, seramik kilinin toplanması, kimyasal üretimdeki ayırmalar şehir atık suyunun ayrılması, kömür tozunun , kumun, kilin ayırımı gibi katı konsantrasyonu %10’dan daha fazla olan yani çamurumsu bir yapıyı süzmektir. Dönel vakum filtreleri bazı çamur filtrasyonu uygulamalarında kullanılır.

Bazı uygulamalar için dokuma, dikişle bağlama (stitch bonded) ya da spunbonded destek malzemeler kullanılabilir. Yüksek sıcaklıklardaki uygulamalarda lifli ağ yapısı sıcaklığı azaltabilir. Yüzeyin yumuşaklığının artması için bir yüzey bitim işlemi uygulanabilir. Yumuşak yüzey tortu ya da topakların kolay uzaklaştırılması için gereklidir. Polipropilen lifleri iyi kimyasal direnç dayanıklılık, düşük nem çekme ve yüzey topak uzaklaştırması gelişmiş bir hidrofobik yapı sunar. Son zamanlarda iğneleme ile bağlama ürünler dokuma ürünleri yerine kullanılmaya başlanmıştır. Dokuma naylon ve iğnelenmiş polipropilen filtreleri karşılaştırıldığında tülbent esaslı yüzeylerin kullanımı desteklenmektedir.

Petrol ve petrol ürünleri filtre mumları kullanılarak süzülürler. Filtre mumları 250 mm uzunluğunda 60 mm dış çap. 30 mm iç çap boyutlarında bir tüp şeklinde yapılırlar. Tülbent esaslı filtre kumaşı yağ filtrasyonunda da kullanılır. Yüksek saflık için çok ince mikron boyutunda cam, poliester yada polivinilklorit liflerinden yapılmış Spunbonded filtre kumaşı kullanılır. Yeni enjeksiyon sistemindeki hassas yüksek performanslı petrol pompaları pislikler ve hava girişiyle ilgili olarak petrol filtresinin filtrasyon karakteristikleri için yüksek gereksinimlere hazırlar.

Filtre ürünleri yaygın bir şekilde gıda endüstrisinde kullanılır. Su kartuş filtreleri suyu temizlemek için kullanılır. Modern süt filtrasyonu otomatik filtre sistemlerinde süreli bir biçimde yapılmaktadır. Filtre kumaşı iyi bir gerilme kuvvetine sahip olmalıdır.

Metal lif ya da ipliklerden yapılmış dokuma ve tülbent esaslı yüzeyler eritilmiş yada eğrilmiş tekstil liflerindeki kirliliğin filtrasyonu için kullanılır.

6.5. Filtre Dizaynı

Filtrasyon uygulamaları için bir tekstil yapısı tasarlanırken akış hızının filtreleme sistemi içindeki basıncı partiküllerin boyut ve konsantrasyonunun doğayı ve filtrelenecek süspansiyon bileşenlerini içine alan bir çok faktör üzerinde düşünülmesi gerekir. Özel bir uygulama için bir filtre yapılacağı zaman lif, sıcaklık,aşınma, kimyasal koşullar vb gibi zorlu ortam koşullarına karşı koyabilecek özellikte seçilmelidir. Bir çok endüstriyel uygulamada yapay liflerin daha sağlam olması yüzünden azaltılan ürün ağırlığı, daha kolay işlem görmesi ve kolayca yensi ile değiştirilebilmesi, toplanmış kirlerin filtre yüzeyinden daha kolay ayrılabilmesi , bozulmaya karşı dirençli olması, iyi boyut stabilitesi , yüksek sıcaklık direnci, daha iyi aşınma , korozyon ve kimyasal direnç gibi bir çok avantajı içerdiği için sentetik liflerin kullanımı artmaktadır.

Filtre kumaşlara filtrenin üzerindeki kirleri uzaklaştırmayı kolaylaştıran yumuşak ürün yüzeyi sağlamak için kalenderlenirler. Kalenderleme elektrikle ısıtılmış kalender silindirleriyle yapılır.

Tekstil yapılarındaki doğal düzensizlik partiküllerin lifler tarafından yakalanma ihtimalini arttırır. Bu nedenle tülbent esaslı ürünler genelde dokuma ya da çözgülü örme ürünlerde daha yüksek filtrasyon verimliliklerini sağlarlar.

Dokuma ve örme ürünler partikülün filtre içinden geçiş mesafesini arttıran bir kalınlığa sahip üç boyutlu yapı verebilen tülbent esaslı ürünler yanında iki boyutlu yapılar sunarlar.Ayrıca tülbent esaslı yüzeylerde tabaka oluşumu daha kolaydır. Kaba açık bir kumaş büyük partikülleri tutabilir. Sıvı filtrenin içinde ilerlerken lifler ve gözenekler İnce partikülleri yakalamak için ince hale gelirler.

Tülbent esaslı filtre araçlarının Dokuma filtre araçlarına göre avantajları:

    Yüksek geçirgenlik Yüksek Filtrasyon verimliliği Düşük tıkanma eğilimi Dokuma ürünlerde olan iplik kaymalarının olmaması İyi bağlama karakteristikleri İyi kir uzaklaştırabilmesi </LI>

Thomas ve Kebea yaş serme poliester tülbent esaslı filtrelerin filtrasyon özelliklerine

araştırmışlardır. Sonuçlarına göre lif çapı artışının filtrasyon özelliklerinin azalmasına neden olduğu ortaya çıkmıştır.

Enerji ihtiyaçlarını azaltmak için filtrenin biri tarafından diğer tarafına doğru düşen basınç geniş boşluk hacmime sahip materyal tarafından düşük tutulmalıdır. Tekstil materyali yüksek sayıda hava pasajına sahip olduğundan dolayı filtrasyon uygulamaları için çok uygundur. Boşluk hacmi (ürünün içinde liflerin kapladığı hacim dışında kalan ) dokuma ve örme ürünler için % 70 civarındadır. Bu oran bazı tülbent esaslı yüzeyler için % 98’den fazla olabilir. Ayrıca Tülbent esaslı yüzeyler kullanıldıktan sonra atılabilen filtre olanağını sunmaktadır.

Tüm hava filtreleri hava akış yönünü değiştirir ve türbülansa neden olur. Bu önlenemeyen basınç düşüşüne ve enerji kaybına neden olur. Basınç düşüşü Sıkıştırılmış havanın daha az iş yapmasına neden olur. Aşırı basınç düşüşü hava akışı genellikle değiştirilmese de istenen hava akımını vermek için fan daha fazla çalıştırılır. Düşük hava akımı bir HVAC sistemindeki tutamlarla hava arasındaki zayıf ısı transferine neden olur. Bu Kompresörün daha yüksek bir basınçla çalışmasına ve sistemin ömrünün kısalmasına neden olur. Ayrıca çalışan sistemdeki artan enerji maliyetlerine neden olur.Az miktardaki basınç düşüşü daha yüksek bir hava akımı ve daha iyi ısı transferi sağlar. Böylece azaltılmış basınç düşüşü daha fazla enerji verimliliği ve güç kullanımında daha büyük tasarruf sağlar. Bir çok durumda daha verimli filtrasyon daha yüksek bir basınç düşüşüyle sonuçlanır. Çok ince filtrasyon hava akımında ve basınç düşüşünde bir azalmaya neden olmaz. Isıtma- soğutma verimliliği ile filtrasyon verimliliği arasında bir dengeye ulaşılmalıdır.

6.6. Testler

Filtrasyon testleri, sıvı filtrasyonundaki süspansiyon için kullanılan filtreleme kapasitesini ölçmek için yapılır. Bir filtrasyon testinde filtrasyon zamanı ve filtre dağılımı arasındaki ilişki farklı basınçları ve sıvı süspansiyon sıcaklıkları kullanılarak tespit edilir. Ticari sıvı filtrasyon sistemleri için üzerine düşünülmeye ihtiyaç duyulan diğer faktörler filtrenin tıkanma oranını filtre kumaşın çalışma ömrünü filtreleme saflığını ve topak uzaklaştırmasını içerir. Bir filtre verimliliği partikül boyutuyla direk olarak ilgilidir. Belirli bir filtre için büyüyen partikül boyutu daha yüksek verimlilik demektir.

Lifli filtreler yüksek verimliliğe lif boyutu, oryantasyon ve montaj gibi lif sistemlerinin dizaynı tarafından sağlanır. Gaz ve toz filtrasyonunda kullanılan liflerde uygulanan önemli testler geçirgenlik, diferansiyel basınç, verimlilik, sağlamlık ve kimyasal dirençtir. Bu parametrelerin hepsi eğer filtrede belirli bir sorun varsa test edilir.

Hava filtrelerinin verimliliği bir hava akımından filtrenin içinde tutulan ayrılmış maddenin miktarını belirleyen ayırıp uzaklaştırma becerisi ile ölçülür. Durdurma bir çeşit verimlilik ölçümüdür. ASHRAE standart test metodu 52- 76 yaygın olarak durdurma ölçümü için kullanılır. Bu metotta temiz bir filtre numunesi bir rüzgar tüneline yerleştirilir. ASHRAE sentetik tozunun belirlenen bir miktarı bu tünelin üstünden oluşan hava akımına bir huni yardımıyla bırakılır. Toz partiküllerin filtre yüzeyine homojen olarak dağılmasına kadar beslenir. Filtre temiz hava akımında bekletildikten sonra çıkarılır ve tartılır. Üzerine eklenmiş toz miktarı bulunur ve filtrenin ilk ağırlığı ile oranlanarak toz tutma yüzdesi bulunur.

25 Mart 2010 Perşembe

ekmek kızartacağı

ssheeeeeeeeeeeeeeeeot-1

Ekmek kızartmada kullanılan âletle­rin en basiti, bir ocak üzerine konulan ızgara telidir. Bu iş için ızgara teli ye­rine, madenî bir kafesle desteklenmiş bir amyant levhadan da yararlanılabi­lir. (Amyant, ateşe dayanıklı liflerden oluşmuş bir madendir; bu yüzden yan­maz kumaş dokumacılığında da kulla­nılır.) Modern ekmek kızartacakları elektriklidir. Bunlar, bir termostat ve küçük bir mekanik düzenle donatılmış­lardır. Bu âlette, ekmek dilimleri kı­zardıkları zaman, ısıtıcı rezistansı bes­lemekte olan akım kesildiği gibi, dilim­ler de oldukları yerden dışarı fırlarlar.

Technorati Etiketleri: ,

buzdolabı

Buzdolabı çalışırken duyduğumuz vın­lama, bir motor sesidir. Çalışmakta olan bir motor, her zaman sıcaklık verir. Buzdolabında ise, tersine, soğukluk sağlamaktadır.

Buharlaşan bir sıvı, çevresini soğutur; sıvının buharlaşmasıyle elde edilen küçük kalori sayısı, motorun sağladığı kalori sayısından üstündür, işte bu prensipten yararlanılarak, buzdolapla-rında mekanik soğutma yapılır. Buzdolaplarında genellikle amonyak, metil klorür, freon gibi kolayca buhar­laşan, soğutucu sıvılar kullanılır. Evle­rimizde besin maddelerini bozulmadan saklamaya ve buz yapmaya yarayan buz­dolapları, sıkıştırma (kompresyon) yoluyla çalışan soğutuculardır. Buzdolabında başlıca şu parçalar yer alır: Buharlaştırıcı, sıkmaç (kompre­sör) ve kondansör. Bunlar, aralarında kapalı bir dolaşım sağlayacak biçimde bir boru düzeniyle birbirlerine bağlıdır. Soğutucu sıvı, buharlaştırıcıda buhar­laşır. Buharlaşırken de, buharlaşma ısısı­nı çevresindeki donmaz havadan ya da sıvıdan alır, yâni çevresini soğutur. Bir elektrik motorunun çalıştırdığı kompresör, buharı emer ve sıkıştırıp sıvılaştırarak kondansöre gönderir. Kondansör ise aldığı kalorileri dışarı verir.

Normal bir buzdolabı, en sıcak havada bile — 15 santigrat derecelik bir soğut­ma sağlayabilir.

elektrik tavası

 

Elektrik tavası, kızartmaların çok kısa bir süre içinde yapımını sağladığı gibi, yağ dumanlarını ve kızartma kokuları­nı da hatırı sayılır ölçüde azaltır. Termostatları çift maden şeritli olan elektrikli tavalar, 180 - 200 santigrat derece ısı sağlarlar. Bazı elektrik tava­larının "termoplonjör" adı verilen ısı­tıcı rezistansları, yağa batmış durum­dadır; bazılarının rezistansı ise, kabın gövdesi içine gömülüdür. Elektrik ta­vasının kabı, paslanmaz, çelikten, alü­minyumdan ya da alüminyumun diğer madenlerle olan alaşımından yapılmış­tır. Kabın oturmalıkları plâstiktendir

elektrik zili

sszzzzzzzzzzzzzzzhot-1

Elektrik zilinde, önünde salınır bir ar­matür bulunan küçük bir elektromık­natıs vardır. Akım geçtiği anda, elekt­romıknatıs, armatürü çeker. Armatü­rü taşıyan yay - şerit, dokunmakta ol­duğu bir diğer yay - şeridin kontaktö-ründen ayrılır ve devre açılmış olur. Bunun üzerine birinci yay - şerit, ar­matürü eski yerine getirir. Temasın tekrar sağlanmasıyla, akım yeniden ge­çer. Armatür çekilince, devre yine açı­lır ve bu böylece, düzenli olarak sürüp gider. Titreşen armatür ise, zilin çanı­na hafif hafif ve kesik kesik vurarak, onun çalmasını sağlar.

dikiz deliği

ssddddddddddddhot-1

Görünmeden görmek, insanoğlunun en eski isteklerinden biridir. Bu istek, ef­sanelerde, peri masallarında, hattâ mo­dern hikâye ve romanlarda bol bol dile getirilmiştir.

Dışardaki insanların meraklı bakışla­rından korunmak için birtakım düzen­ler yapılmıştır: Pancurlar, jalûziler, perdeler gibi... Dış kapılara yerleştiri­len dikiz delikleri ise, görünmeden görmeyi sağlayan araçlardır. Dikiz deliği, küçük bir mercekten ya­pılmıştır. Tıpkı dürbünün tersiyle ba­kıldığında olduğu gibi, kapı önündeki sahanlığın küçük bir görüntüsünü verir.

Technorati Etiketleri: ,,,,

elektronik hesap makinesi

sshhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhot-1

Bugünkü hesap makinelerinin atası, ün­lü Fransız bilgini Pascal'ın, muhasebe işinden bunalan babasının yükünü hafif­letmek için yaptığı aritmetik makinesi­dir. Söz konusu makine, temel olarak, üzerinde numaralar bulunan bir dişli çarklar düzeninden ibaretti. Aritmetik işlemlerini bu çarklar yerine getiriyor ve sonuçlar, çarkın deliklerinde beliren ra­kamlardan anlaşılıyordu. Çağımızda hesap makinelerinin çeşitleri hızla çoğalmış.sonunda elektronik hesap makineleri icat edilmiştir. Elektronların olağanüstü hızından yararlanarak çalışan bu cihazlar, hesap islerini akıllara dur­gunluk veren bir başarıyla yapabilirler.

Elektronik hesap makinelerinde onlu sis­temin verini ikili sistem almıştır, ikili sistemde her sayı sadece (0 ) ve (1) ra­kamlarıyla gösterilir. Böylece onlu sıra­da 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 rakamla­rı, ikili sırada 1, 10, 11, 100, 101. 110, 111. 1000, 1001, 1010,

rakamlarıyla belirtilir. Söz konusu makinede, işlem­ler, mekanik parçaların ağır hareketiy­le değil, elektriğin itici gücüyle çalışır. "Ordinatör" adı verilen elektronik he­sap makineleri, en karmaşık aritmetik ve mantık problemlerini büyük bir ça­buklukla çözümleyebilirler. Bu makine­ler, ayrıca, ticarî ve sınaî kuruluşların yönetimine yardımcı olabilecek bilimsel problemleri çözümlemek için de kulla­nılırlar.

Bir nrdinatörde. "verilerin giriş ünite­leri", büyük sığalı manyetik fiş takım­ları, hesap âletleri ve "sonuçların çıkış üniteleri" gibi bölümler yer alır. Maki-

ne, önceden yazılmış bir programa göre, otomatik bir şekilde çalışır. Harfler, ra­kamlar ve işaretler, delikli yahut da manyetik bantlara kaydedilmiş sinyal­ler halinde makineye verilir. Bu şekilde saniyede 340.000 sinyal vermek müm­kündür. Ordinatör merkez ünitesi, sani­yede 400.000 mantık işlemi yapabilir. Dev elektronik hesap makinelerine "elektronik beyin., demek, yerinde ol­masa gerektir. Çünkü bu makineler, sa­dece, kendilerinden çözümü istenen prob­lemlerin kesin sonuçlarını verirler. Yâ­ni kendilerine sunulan programa göre hareket ederler. Zekâdan ve inisyatiften tamamen yoksundurlar. Pascal bu ger­çeği çok daha önce, şu sözleriyle dile ge­tirmişti: "'Aritmetik makinesi hayvanın yapamayacağı zihin işlemlerini kolay­lıkla yapar, ama. bunları yaparken bir hayvan gibi iradesini ve zekâsını kullan­dığı söylenemez."

Technorati Etiketleri: ,

23 Mart 2010 Salı

alafranga kahve makinesi

sskahvehot-1

Özellikle Batı ülkelerindeki kahvehane­lerin tezgâhlarını süsleyen, pırıl pırıl kahve makineleri, üst üste yerleştiril­miş, silindir biçiminde iki kaplan mey­dana gelmiştir. Üstteki silindirin irin­de, üzerine kahve konulan süzgeçler bu­lunur. Alttaki silindirin içine de su dol­durulur. Su, makinenin altındaki bir bütangazı veya havagazı ocağının ı.sısıv-la kaynadığı zaman, buhar, sıvıyı bir ya da birkaç borudan, süzgeçlerin üst kısmına kadar iler. Kaynayan su. bura­dan, art arda birkaç kahve tabakasın­dan geçerek aşağı iner.

Technorati Etiketleri: ,,

havagazı deposu

 

Bazı büyük şehirlerin dış mahallelerin­de, ağır ağır inip çıkan, silindirsi çan biçiminde depolar görülür. Bunlar, ısıt­ma ve aydınlatmada kullanılan hava-gazının değişik hacimde, fakat sabit ba­sınçta depo edildiği haznelerdir. Gaz basıncının sabit tutulması, evlerdeki ocaklara gelen gazın miktarında âni azalma veya çoğalmalar olmasını önler. Bizim dışardan gördüğümüz silindirsi çan, betonarme veya demir saçtan bir büyük .su haznesinin içine daldırılmış­tır. Çanın yükselip alçalması, çevresini saran madenî kafese tespit edilmiş ray­lar üzerinde gidip gelen bir tekercikler sistemiyle sağlanır.

Büyük şehirlerde gittikçe artan havaga­zı tüketimine cevap verebilecek süper-gazomctre'leri gerçekleştirebilmek için, son derece ilgi çekici bir çözüm yolu bulunmuştur: Havagazını. yerin altın­daki geçirimsiz kil tabakaları arasında kalan, çok büyük sığalı. geçirgen kum katmanlarının içine depo etmek! Kum katmanının, büyük miktardaki gazı ba­rındıracak kadar boş yer ihtiva etmesi, ilk bakışta şaşırtıcı görünebilir. Ancak, kumun son derece gözenekli bir malze­me olduğu unutulmamalıdır. Meselâ Fransa'nın Fontainebleau dolayında bu­lunan ve yüzeyi 4 kilometrekare, kalın­lığı 10 metre olan bir kum katmanı, 10 milyon metreküp hacminde bir boşluk sağlamaktadır.

pusula

sshpupuuuuuuuuuot-1

Pusulanın Çinliler tarafından icat edil­diği sanılmaktadır. Çin'de, 2'nci yüz­yılda hazırlanmış bir etimolojik sözlük­te, "mıknatıs" terimi için şu tarif var­dır: "Bir iğneye yön veren taşın adı." O çağda, imparatorların savaş arabala­rının ön tarafına, manyetik hareketli insan heykelcikleri yerleştirilirdi. Bu heykelcikler elleriyle devamlı olarak ku­zeyi gösterirlerdi. 13'üncü yüzyılda Avrupa'yı karış karış dolaşan Fransız halk şairi Guyot ile Provins, bir hicviyesinde, "siyahımsı ve çirkin bir taş"tan söz ederek, denizcilerin bunu nasıl kullandıklarını şöyle an­latır: "Bir demir iğneyi bu taşa sürt­tükten sonra, yarısına kadar .suyla do­lu bir şişenin içinde yüzen iki saman çöpünün üzerine koyuyorlar. Demir iğ­ne, gizli bir kuvvetin etkisiyle, belli bir vöııe dönüyor."

Ünlü atom bilgini Kinstein, henüz beş yaşındayken, babası kendisine bir cep pusulasını göstermiş ve çocuk, bu kü­çük âletten hayli etkilenmişti. Pusula iğnesini her vakit aynı doğrultuyu gös­termeye zorlayan kuvvet, nereden geli­yordu? İşte. Einstcin'ı uzay boşluğunun bilinmeyen nitelikleri üzerinde düşün-meye yönelten ilk soru bu olmuştur. Bizim burada herşeyi uzun uzun açık­lamamıza elbette imkân yoktur. Ancak, şu kadarını söyleyebiliriz ki, pusula iğnesinin her vakit aynı doğrultuya yö­nelmesi, iğnenin mıknatıslanmış ve dünyamızın da son derece büyük bir mıknatıs olmasından ileri gelmektedir. Yâni mıknatıs iğnesi, dünyanın nere­sinde bulunursa bulunsun, bir manye­tik alanın içindedir. Bu alanın etkisiy­le, iğnenin bir ucu Kuzey manyetik kutbuna, öbür ucu da Güney manyetik kutbuna yönelik bir durum alır. Man­yetik kutupları, coğrafî kutuplarla ka­tiyen karıştırmamak gerekir. Kuzey manyetik kutbu yaklaşık olarak 73 de­rece 35 dakika kuzey ve 92 derece 20 dakika batıda; Güney manyetik kutbu ise, yaklaşık olarak 70 derece güney ve 148 derece batıdadır. Mıknatıs iğnesinin kuzey ucu ile coğrafî kuzey yönü ara­sındaki açıya 'manyetik sapma' denir.

termos

sshotermossst-1

İçeceklerin soğuk ya da sıcak olarak saklanmasını ve kolayca taşınmasını sağlayan termostan, yolculuklarda ve kır gezmelerinde çok yararlanılır. Termos, esas itibariyle sırçadan yapıl­mış, çift çcperli bir şişedir. Bu çeperle­rin arasında kalan boşluğun havası bo­şaltılmış ve şişenin kendisi de yalıtıl­mış madenden bir zarfın içine yerleşti­rilmiştir. Dolayısıyla şişenin içi ile dış ortam arasındaki ısı alışverişi asgarî se­viyeye düşürülmüştür. Termosa konula­cak soğuk ya da sıcak içeceğin ısısı saatler boyunca değişmez.

Technorati Etiketleri: ,,,

radyometre

ssrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrhot-1

Bir zamanlar sadece belli başlı eczane­lerin ve gözlükçülerin vitrinlerinde, ge­lip geçenlerin ilgisini çekmek için bu­lundurulan radyometrelere, günümüz­de, eğlenceli âletlerin, oyuncakların, bibloların satıldığı bazı dükkânlarda da rastlamak mümkündür. Radyometreyi ilk defa güren kimsenin aklına, âletin cam ampulü içine kapatılmış, kanatları alüminyumdan bir küçük çarkın nasıl durmadan döndüğü sorusu gelir. Söz konusu âleti biraz dikkatle seyre­decek olursak, çarkın, ışık' etkisiyle döndüğünü farkederiz. Gerçekten de, çarkın dönmesi. ışık kuvvetliyken hız­lanır, ışık zayıfken yavaşlar. Hele gü­neşte, çark. büyük bir hızla döner. Olayın açıklamasına gelince: Radyo­metre çarkının alüminyum kanatları­nın birer yüzleri karartılmıştır. Bu yüz­ler, aldıkları ışığı emdiklerinden, fazla ısınırlar. Parlak olan öbür yüzler ise. ışığı yansıtırlar. Diğer taraftan, hava­sı gereği kadar boşaltılmış ampulün içimle bulunan gaz molekülleri. ısının da etkisiyle öteye beriye hızla sıçrar­ken, özellikle karartılmış yüzlere hızla çarparak, çarkın aynı yönde dönmesine yol açarlar.

Radyometreyi icat eden ingiliz bilgini William Crookes, radyometre çarkını döndüren etkenin, ışığın doğurduğu radyasyon basıncı olduğunu sanmış ve yanılmıştı. Çünkü gaz molekülleri ol­masa, çarkın dönmesine imkân yoktur.

üfleç

süüüüüüüüüüüüüüüüshot-1

Üfleç, hacmi küçük fakat ısısı çok yük­sek bir alev elde etmeye ve bunu. ısıtıla­cak cismin üzerine yöneltmeye yarayan bir cihazdır.

Bir çeşit üfleç olan kaynak makinesin­de, iki ayrı borunun birinden yanıcı gaz (benzin), diğerinden hava gelir, iki gaz. bir bölmede birleşir ve briilör'ün çıkışında alev alır. Sanayide kullanılan büyük kaynak ma­kinelerinde, asetilen ve oksijen gibi gazlar kullanılır. Bu gazların yanma­sıyla 3.100 santigrat derece sıcaklıkta bir alev elde edilir.

santrifüjör

ssssaaaaaaaaaaaaasssssssssssssssssssssssssssssssss-1

Evlerdeki çamaşır kurutma makineleri gibi, merkezkaç kuvvetten yararlanan santrifüjörler, sanayide ve laboratuvar-larda, çeşitli ayırma ameliyelerinde kul­lanılırlar.

Kendi haline bırakılmış bir sıvıyı gözü­müzün önüne getirelim. Sıvının içinde, özgül ağırlıkları sıvımnkinden fazla olan katı cisimcikler varsa, bunlar, yerçeki­minin etkisiyle dibe çökerler. Katı cisim­ciklerin özgül ağırlıklarıyla sıvının özgül ağırlığı arasındaki fark çok azsa, çökelti çok uzun bir zamanda meydana gelir; hattâ gerek titreşimler, gerek yayılım akıntılarının engellemeleri yüzünden hiç oluşmayabilir.

Bazan da karşımıza, bileşenlerine ayır­mamız gereken bir emülsiyon çıkabilir. (Emülsiyon, bir sıvının diğer bir sıvı içinde, onunla karışmaksızın, son derece küçük yuvarlar halinde parçalara bölün­müş olmasıdır. Meselâ sirke salçası, sir­ke içindeki zeytinyağı emülsiyonudur; süt, su içindeki yağ emülsiyonudur.) İşte, santrifüjör, farklı yoğunluktaki cisimlerden meydana gelmiş bir emülsi­yonun bileşenlerini, hızlı bir dönme ha­reketiyle, birbirinden ayırmaya yarar. Şimdi meselâ kremanın santrifüjörle el­de edilişini görelim: Santrifüjlü krema makinesinde, süt, ekseninin çevresinde hızla dönen, silindir biçimindeki bir ka­bın içine sürekli olarak gönderilir. Bu dönme sırasında, hafif olan krema, silin­dirin ortasında birikir. Buna karşılık, kremadan daha ağır olan kreması alın­mış süt, silindirin çeperlerine yönelir. Sütten de ağır olan, işe yaramaz kısım­lar ise, tortu halinde, silindirin çeperle­rine yapışır. Sürekli olarak gelen krema­lı sütün etkisiyle gerek kreması alınmış süt , gerek krema, ayrı ayrı yollardan çıkarak, cihazın dışındaki kaplarında toplanırlar.

Biyoloji laboratuvarlarında, son derece hızlı çalışan ültrasanlrifüjör''lar kullanı­lır. Bunlar, dakikada normal olarak 60 bin devir yaparlar. Söz konusu cihaz­larda, bileşenlere ayrılacak sıvı, yarım çember halinde dizilmiş kapalı tüplerin içine konur. Ullrasanlrifüjörler. kanın alyuvarları, canlı maddenin başlıca öğe­si olan protein molekülleri ve bakteri­ler gibi bileşim maddelerini ayırmaya yararlar.

Daha değişik tipteki bir büyük santri­füjör de. çok süratli uçaklarda veya uzay araçlarıyla yolculuk yapacak olan­ları, uçuştan önce hız denemesinden ge­çirmekte kullanılır. Bir atlı karıncaya benzetebileceğimiz bu santrifüjör. ucun­da bir sepet taşıyan bir döner koldan meydana gelmiştir. Kuvvetli motorla­rın çalıştırdığı bu kol, çok kısa süreler içinde büyük bir hızla döner. Hız dene­yinden geçecek kimse, santrifüjörün her yöne çevrilebilen koltuğuna oturur. Birtakım kayıt âletleri de, o kimsenin hız karşısındaki reflekslerini tespit ederler. Uçaklarda ve füzelerde kullanı­lacak gereç ve donatımın nitelikleri de. bu makinelerde yapılacak deneylerle tespit edilir.

21 Mart 2010 Pazar

Sağma makinesi

ssiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiihot-1 Süt veren hayvanları elle sağmak için harcanan emek ve zamanın çokluğu göz önünde tutularak, bu işi mekanik bir şekilde yerine getiren makineler yapıl­mıştır.

Sağma makinesi, emme-basma prensi­biyle çalışır. Bu çalışma, anasının me­mesini emen bir süt danasının ağız ha­reketlerine veya elle yapılan sağma işle­mine oldukça benzer. Sağılacak hayva­nın meme başlarına, sağma makinesi­nin lâstik ağızlıklarla donatılmış emici boruları takılır. Kap dolunca, sağıcı için, memeyi serbest bırakmaktan başka yapacak iş kalmamıştır. Bu makine sayesinde, on beş kadar ineği bir saat içinde sağmak, işlen bile değildir. Şüp­hesiz bu usûlde, işin tabiî güzelliği or­tadan kalkmaktadır. Fakat çağımız, verim düşüncesinin her düşünceden ağır bastığı bir çağdır. Bazı örnek sağma yerleri, müzik yayını yapan hoparlörlerle donatılmıştır. Ger­çekten de, sağma işleminden on dakika kadar önce, meselâ Strauss'un ağır bir vals'i veya Hofjmann'ın Masalları'ndan Barcarolle

gibi bir parça çalınmaya baş­landığı takdirde, hayvanların, müziğin ritmine uyarak, sağılmaya daha iyi ha­zırlandıkları görülmüştür. Ritm duygu­su, hayvanların kaslarını harekete geçir­mekte, karın ve meme damarlarını şişir­mekledir.

Technorati Etiketleri: ,,

20 Mart 2010 Cumartesi

silo

sssssssssssssssssssssssssssssssssssshot-1

Silolar, tahıl ürünlerinin bozulmadan, uzun süre saklanabilmesi için yapılmış, silindir biçiminde, büyük depolardır. Dış görünüşleri pek sâde olan bu yapı­ların iç düzeni epeyce karmaşık ve ay­rıntılıdır.

Silolar, içlerine depo edilen büyük mik­tarda tahılı gereği gibi koruyabilmek için, bütün modern imkânlarla dona­tılmışlardır. Saklanacak tahıl ürünü­nün cinsine, miktarına ve kalite duru­muna göre ayrılarak depo edilebilmesi için silolar, çeşit çeşit bölmelere ayrıl­mışlardır. Bu bölmeler içinde küp, dik­dörtgenler prizması, çokgen prizma, da­ire, hattâ halka şeklinde olanları, bir peteği andıranları vardır. Silonun gördüğü en önemli işlerden bi­ri de tahılın gereği gibi havalanmasını ve asit düzeyini sağlamaktır. Tahıl, siloya çuvallar içinde veya yığın halinde depo edilir. Genellikle ikinci usûl tercih edilir. Bunun için, tahılın kendi ağırlığıyla hareket ederek dola­cağı kademeli ambarlardan yararlanılır. Silolarda doldurma işlemi çoğunlukla üstten, boşaltma işlemi ise üstten veya alttan yapılır.

Yükleme, boşaltma ve muhafaza işlem­lerini yerine getirebilmesi için, silo­nun bütünü çeşitli mekanik tesisatla donatılmıştır. Yatay ve düşey taşıyıcı­lar; havalandırma tertibatı; temizleme, kurutma ve ayırma cihazlarıyla ısı ayar düzenleri bunlardan bazılarıdır.

Technorati Etiketleri: ,,

döner fıskiye

ssfffffffffffffffffffffffffffffhot-1

Genellikle büyük parkların, bahçelerin yeşil çimenleri üzerinde, çevrelerine döne döne su püskürten fıskiyeleri gör-müşsünüzdür. Bu fıskiyeler, önceleri fizik laboratuvarlarında, sıvıların akı­şından doğan tepki olayını incelemek amacıyla kullanılırdı. Döner fıskiye, düşey bir eksen çevre­sinde dönen, topaç biçiminde bir hazne­den meydana gelmiştir. Hazne suyla doluyken, bir kaynaktan gelen su, haz­nedeki suya basınç yapar. Fıskiye, bu basıncın etkisiyle dönerken, su da fıs­kiyenin kıvrık borularından fışkırır.

Technorati Etiketleri: ,

terazi

sshttttttttttttttttttttttttttttot-1

Terazilerin en basiti, kaldıraç düzeni­ne dayanan el terazisidir. Bu terazi, or­tasındaki eksenin çevresinde hareket eden ve iki ucunda birer kefe asılı bu­lunan madenî bir koldan meydana gel­miştir. Kefeler boşken dengede durur­lar. Kefelerden birine belirli ağırlıkta bir nesne konulduğunda, denge bozu. Iur. Dengeyi tekrar sağlamak için, boş kalan kefeye, cismin ağırlığına eşit bir ağırlık ölçüsü koymak gerekir. Terazi­nin kolu yatay duruma gelince, denge kurulur.

Kefeleri boşken veya her iki kefesin­de de birbirine eşit ağırlık varken, kolu yatay durum alan terazi doğru demek­tir. Kefeleri üzerine aynı ağırlıklar tek­rar konulduğu zaman, yine denge du­rumuna gelen veya başka bir deyişle, aynı tartım defalarca yapıldığında aynı sonucu veren terazi, sâdık terazidir. Bir terazi denge durumundayken, ke­felerinden birine azıcık bir ağırlık ek­lendiğinde, bir salınım hareketi mey­dana gelirse, o terazi hassas sayılır. Analiz terazisi de denilen hassas terazi, camdan bir mahfaza içindedir. Terazi­nin kolu, üçgen prizma biçiminde üç çelik bıçakla donatılmıştır. Ortadaki bıçağın sivri ucu, çelikten ya da akik­ten, sert bir düzleme oturur. Diğer iki bıçak, kolun iki ucuna, sivri uçları yu­karıya dönük olarak, simetrik bir şekil­de yerleştirilmişlerdir ve kefelerin süs­pansiyon köprücüğünü üzerlerinde ta­şırlar. Kola bağlı uzun bir ibre, kolun en hafif salınımlarını gösterir. Söz ko­nusu terazide 1 miligram ağırlığındaki bir cismi tartmak mümkündür. Bu iş için, "kavalye" denilen ters V biçimin­deki ince madeni telden ağırlıklar kul­lanılır. Kolun üzerinde birbirinden eşit uzaklıkta, meselâ on tane çizgi vardır. (O) çizgisi ortadaki bıçağın, (10) çizgi­si de kefeyi taşıyan bıçağın karşısına düşer. Bu durumda, (1) bölümüne ko­nulacak 1 miligramlık bir kavalye, ke­fenin üzerine konulacak 1/10 miligram-; İlk ağırlığa eşit bir etki yapar. Lâ-boratuvarlarda yaygın şekilde kullanı­lan hassas terazilerle, miligramın binde biri kadar, hattâ daha küçük ağırlıkta­ki cisimleri tartmak mümkündür. Te­razilerin en hassas çeşidinde, radyoak­tif ışınlar yayan bir düzen bulunur. Bu terazide, okun en ufak bir hareketi, bir radyasyon bulucu tarafından tespit edi­lir. Bugün birçok ticarethanede bulu­nan otomatik teraziler sayesinde, ağır­lık ölçüsü kullanmak zahmeti ortadan kalkmıştır.Kantar prensibine dayanan bu cihazlarda, kefeye konulan ağırlık, ibreyi hareket ettiren bir karşı-ağırlık-la dengesini bulur. İbre, terazinin bö-lüntülü kadranında, ölçülen ağırlığın karşılığı olan rakam çizgisinin üzerin­de durduğu zaman, terazi kolu da den­gede demektir.

Bazı otomatik terazilerin kadranında, tartılan malın bedelini gösteren bölün­tüler de vardır.

Sanayide kullanılan otomatik teraziler, tartıdan başka, kayıt ve kontrol gibi, çok daha karmaşık işlemleri yaparlar.

Technorati Etiketleri: ,,,,

İmbik

İmbik, bir sıvıyı damıtmaya, yâni ısı yardımıyla gaz haline getirdikten son­ra soğutarak yabancı maddelerden arın­mış bir halde yeniden elde etmeye yara­yan aygıttır. Kimya, alkol, alkali keli­meleri gibi imbik kelimesinin de aslı Arapçadır.

İster sıvı. ister katı olsun, bir madde­yi damıtmak için ısıtmak gerekir. Isıt­ma sonucunda maddenin en uçucu ki

sınılan buharlaşıp ayrışır. Sonra bu bu­har soğutulup yoğunlaştırılınca sıvı halinde bir kapta toplanır. Bu yolla ısıt­ma ve soğutma derecelerine göre uçu-

culuk oranları birbirinden farklı ürün­ler elde edilir.

Petrol yağları gibi parfümler de, da­mıtma yoluyla elde edilirler. İmbik, ge­nellikle mayalanmış meyvaların damı­tılmasında kullanılır. Damıtılacak mad­de, imbiğin bir ocakla ısıtılan kazanına konur.

Isıtma sonucu oluşan buharlar, kaza­nın kapak denilen üst kısmına yükselir ve oradan da "kuğu boynu" denilen bir boru aracılığıyla sarmal boruya geçer­ler.

Sarmal boru, soğutucu denilen, saçtan yapılmış ve içinde soğuk su dolaşan bir haznenin içindedir.

Sarmal boruda soğuyup yoğunlaşan bu­harlar da, alkol halinde ayrı bir kapta toplanır.

deprem ölçme

 

Deprem, yer kabuğunun derin katman­larının kırılıp yer değiştirmesi veya ya­nardağların püskürme durumuna geç­mesi nedeniyle oluşan ve yeryüzünden hissedilen sarsıntıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde ve ülkemizde pekçok can ve mal kaybına yol açan depremler,bi­ze, yerin derinliklerinde boyuna esrarlı tabiat olaylarının meydana geldiğini ve yer kabuğunun da pek sağlam olma­dığını göstermektedir. Deprembilim uzmanları, yer sarsıntıla­rını önceden tespit etmek için sismog­raf (depremyazar) denilen cihazlardan

yararlanırlar. Sismograflar, fizikteki süredurum prensibine dayanırlar. Bir sismograf, temel olarak yere bağlı sağlam duvardan bir destekle bu deste­ğe tespit edilmiş ağırlıklı bir sarkaç sis­teminden kuruludur. Bir yer sarsıntı­sı meydana geldiği zaman bu sarkacın dayanağı, belirli bir yönde, bir itiş ha­reketine mâruz kalır. Ancak bu daya­nağın süredurumu nedeniyle sarkaç kütlesi, ilk durumunu korumaya yöne­

lir. Böylece yerin hareketi, sismograf çatısının yerini, süreduran kütleye oranla değiştirir. Çatının yer değiştirme hareketleri de çeşitli usullerle yazılır. Bu yazılar—depremin merkez denilen en şiddetli noktasıyla odak adı verilen depremin başlangıç noktasını tespit et­meye yararlar.

Son derece hassas bir sismograf, Fran­sa'da, Yves Rocard tarafından gerçek­leştirilmiştir. Bu sismograf da asılı ma­densel kütle prensibine göre çalışır. An­cak hareketleri mekanik bir şekilde iletmez. Söz konusu sistemin tek sakın­calı yanı, kullanılışındaki zorluktur. Zira aygıt, insanoğlunun sebep olduğu sallantıları bile kaydeder... İlk bakışta pek karışık görünen sismograf yazıları­nı okuyabilmek için elektronik maki­nelere başvurmak gerekir. Bu okuma­dan sonra depremin son derece küçük ve doğal bir yer sarsıntısından mı iba­ret olduğu: yoksa uzakta meydana ge­len bir nükleer patlamanın doğurduğu "dalga"dan mı meydana geldiği anla­şılır. Hattâ sarsıntının veya patlamanın yeri dahi kesinlikle tespit edilebilir.

yıldırım siperi

Amerikalı bilim ve devlet adamı Ben-jamin Franklin, yaptığı bir sürü deney sonunda, yerle bağlantısı olan sivri ma­denî uçların, çevrelerindeki elektrikli cisimlerin elektrik yüklerini çekip bo­şalttıklarını görerek, yıldırım siperini icat etmiştir.

Bu icat, bütün dünyada bomba gibi pat­lamış ve moda dünyasını bile etkilemiş­ti. O kadar ki bazı büyük şehirlerde, zarif kadınlar, sivri uçlarına yerde sü­rünen birer zincir takılı şemsiyelerle dolaşmaya başlamışlardı. Yıldırımların zararını önlemeye yara­yan yıldırım siperi, yapıların tepesine yerleştirilen ve üstünde bakır veya pla­tinden bir sivri uç bulunan 5-10 metre uzunluğunda bir demir çubuk ve bu­nunla toprak veya içinde su bulunan bir kuyu arasına çekilmiş bakır telden ibaret bir aygıttır.

Prensip olarak bir yıldırım siperinin etki alanının çapı. o yıldırım siperinin yerden yüksekliğine eşittir. Yıldırım siperi görevini en mükemmel - şekilde yapabilecek olan düzen. Faraday kafesi'dir. Çağımızın betonarme yapılarında bu düzen kendiliğinden gerçekleşmekte­dir. Otomobil ve uçak gövdeleri de ma­denden yapıldıklarına göre yolcuları yıldırımın zararından koruyacak birer Faraday kafesi niteliğini taşırlar. Bilin­diği gibi, yıldırım, buluttan buluta ve­ya buluttan, yere elektrik boşalmasıdır. Bu olay sırasında apansız ve kırık çizgi biçiminde çakan geçici parıltıya da şim­şek adı verilir. Şimşek olayı sanıldığın­dan çok daha karmaşıktır. Önce üç, dört, bazan daha fazla sayıda ve saniye­nin yüzde biri kadar arayla gözle görül­meyen, kısmî boşalmalar meydana ge­lir. Kısmî boşalmaların hepsi de önce­kilerin yolunu izlerler. Bu öncü boşal­ma çizgilerinin sonuncusu, yerden 100-150 metre kadar yükseklikteki bir sevi­yeye varınca aşağıdan yukarıya çıkarak kendisini karşılayan elektrik boşalma­larıyla bağlantı kurar. İşte o anda, dö­nüş çizgisi denilen, 100.000 amper şiddetindeki elektrik akımıyla yüklü ve gözle görülür parıltı oluşur. Bu de­mektir ki fırtınalı havalarda etrafı ışı­ğa boğan şimşekler, sanıldığı gibi yere düşmezler, tersine göğe doğru • yükse­lirler

Technorati Etiketleri: ,

yangın söndürme cihazı

ssyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyhot-1

Yangınlar da tekâmül kanununa ayak uydurmuşlardır: Günümüzün yangınla­rı, eski çağların yangınlarına oranla çok daha karmaşık ve korkunçtur. Yangın ve infilâk tehlikeleri her yerde gitgide çoğalmakta ve ateşin cinsine göre sön­dürme metodu da değişmektedir. Meselâ yanma halindeki bir magnezyum veya bir plâstik madde, harman yangını sön­dürür gibi söndürülemez. Ateşle savaş­mak, havadaki oksijenin etkinliğine kar­şı koymak demektir. Şu halde bir ateşi söndürmek için onu soğutmak (bu su­retle yanma olayında rol oynayan kim­yasal etkinlik frenlenir) ve boğmak (yâ­ni havadan yoksun bırakmak) gerekir. Su, öteden beri ateşin en büyük hasmı kabul edilmiştir. Ancak bu hüküm, bazı hallerde doğru olmaktan çıkar. Meselâ alev almış benzine su sıkmak, alevi ar­tırmaktan başka sonuç vermez! Yangın söndürme cihazlarında kullanı­lan maddelerin başında karbonik gaz gelir. Bu gaz, yangın söndürme cihazı­nın haznesinde, kuvvetli basınç altında tutulur: serbest bırakıldığı zaman da, cihazın supabından fışkırarak çıkar. Karbonik gaz üç şekilde etki yapar: Yanıcı olmadığından, havadaki oksije­nin yerini alır; soğuduğunda, karbonik kar meydana getirmek suretiyle ateş kaynağının ısısını düşürür; kuvvetle püskürdüğü için şiddetli bir üfleme te­siri yaratır.

Sodyum bikarbonattı kuru pudra da yangın söndürme cihazlarında çok kul­lanılır. Bu madde, ısının etkisiyle ayrı­şarak ateşin çevresini ince bir sodyum karbonat tabakası halinde sarar. Sod-yumkarbonat tabakası yanıcı değildir ve üstelik, su buharı ve "boğucu" kar­bonik gaz çıkararak ateşi tecrit eder. Bazı yangın söndürme cihazları da, iki maddenin temasıyla sağlanan kimyasal tepkimenin meydana getirdiği köpüğü püskürtürler.

Yangın söndürme cihazlarının, ihtiyatlı oto sürücülerinin el altında bulundur­dukları küçük tiplerinden tutun da.

Grinnel sistemiyle otomatik bir şekil­de çalışan büyük modellerine kadar, pekçok çeşidi vardır. Bazı cihazlar, söndürücü gazı oluşturacak iki cismin karışması için başaşağı edilerek çalış­tırılırlar.

itfaiye tulumbası

Yangın söndürmek için bol ve yeterli basınçta su sağlayabilecek bir kaynak (yangın söndürme ağzı v.b.) bulunma­dığı zaman itfaiye tulumbalarına başvu­rulur. Yangın söndürmede kullanılan tulumbalar, merkezkaç kuvvetli tulum­balardır. Bunlar, pistonlu ;.lumbalara göre daha az yer tutar, da' ucuza ve sürekli su temin ederler. I ' 'lik. doğ­rudan doğruya bir elektrik notoruyla birleştirilip titreşimsiz çalışabilirler. İtfaiye tulumbaları merkezkaç kuvvet­ten ve kanatlı çarklarının hızla dönerek suyu ilettikleri hızdan yararlanır­lar. Bu tulumbaları işletmek için, yar­dımcı tulumbalarla otomatik bir şekil­de alıştırmak gerekir. Yangın söndürme araç ve gereçlerinin başlıcaları şunlardır: Kazma, kürek, balta, kanca, su kovası, merdiven ve benzerleri; motopomp (portatif veya rö­morklu); karoserisi ağır bir motopom­pu çekebilecek ve onbir itfaiye erinden kurulu personeli taşıyabilecek şekilde düzenlenmiş bir itfaiye arabası: saatte 360 metreküp suyu çekebilecek ve on iki büyük hortumu besleyebilecek güç­te bir otopomp. Bu sonuncu araçtan özellikle büyük yangınlarda faydalanı­lır. Bunlara, 1.200 metre büyük hortum taşıyan çıkrıklı araba ile 2.500 litre sı-ğalı su tankerini ekleyebiliriz.

itfaiye hortum ağızlığı

İtfaiye hortum ağızlığı, itfaiye hortu­munun ucuna takılan ve fışkıran suya yön vermeye yarayan madeni ağızlıktır. Bir yangın kaynağına yeteri kadar suyu gönderebilmek için bazı etkenlerin ve bu arada birtakım hidrolik kanunları­nın göz önünde bulundurulması gere­kir.

Bir hortumun uzunluğu, çapı. çeperin-deki pürtükler, hortumdan akan su­yun hızını ve dolayısıyla suyun hortum ağızlığından çıkıştaki basıncını etki­lerler. Diğer taraftan, hortum ağızlığı­nın göstereceği tepki de unutulmamalı­dır. Zira su, ağızlıktan hızla fışkırır­ken, ağızlık, tıpkı patlayan bir tüfeğin geri tepmesine benzer bir tepkiye mâ­ruz kalır, itfaiye tulumbası yeteri ka­dar suyu sağlamak şartıyla hortum ağızlığının deliği ne kadar büyükse fış­kıran suyun basınç gücü de o kadar fazla olur. Meselâ, çapı 14 milimetre olan ve 6 kilogram basıncındaki suyla beslenen bir hortum ağızlığı, ancak 18 kilogramlık bir tepki verir. Buna kar­şılık, aynı basınçtaki suyla beslenen, fa­kat çapı 30 milimetre olan bir hortum ağızlığı 80 kilogramlık bir tepki verir ki bu güce hiçbir insan karşı koyamaz, itfaiye hortum ağızlığı, kesik koni bi­çimindeki bir gövde, bir musluk ve si-lindirsi bir lüleden meydana gelir. Bu lüleye, gerektiğinde bir püskürteç de takılabilir

Technorati Etiketleri: ,

itfaiye merdiveni

ssmeeeeeeeeeeeeeeeeeeeehot-1

itfaiyecilerin birkaç saniyede açılıve-ren upuzun merdivenleri, yangın sön­dürme araçlarının en önemlileri arasın­da yer alır.

İtfaiye merdivenlerinin tepesine hızla tırmanmak ve orada, hortum ağızlığı elde, bir cehennemi söndürmeye çalış­mak, gerçekten de çetin iştir. Bu işin üstesinden gelebilmek için sivil savun­manın kahraman erleri itfaiyeciler ka­dar cesur ve mahir olmak gerekir. İtfaiye merdivenleri gerek yangın sön­dürme, gerek kurtarma işlemlerinde çok önemli rol oynarlar. Yerden su sı­kılması zor, hattâ imkânsız olan yük­sek katlara itfaiye hortumlarını ulaştır­mak ya da bu katlarda mahsur kalmış felâketzedeleri kurtarmak için itfaiye merdivenlerine başvurulur, itfaiye merdivenlerinin en basiti, tek kişi tarafından kullanılan portatif mer-diven'dir. Bu merdivenin uç uca ekle-nebilen sürmeli ve bina katlarına dışa­rıdan asılabilen kancalı cinsleri vardır. Büyük itfaiye merdivenleri genellikle 30. 35, 40, 45 metre boylarında olup mekanik veya hidromekanik aygıtlarla ya da elektrik motoruyla çalışırlar. Bu merdivenler, ayrıca bir demir çatı, bir eksen, bir yönetim kulesi, vinçler ve manevra takımlarıyla donatılmışlardır. İtfaiye merdivenleri bir yerden bir yere römorklarla çekilirler ya da bir taşıyıcı üzerine monte edilmişlerdir.

yangın ihbar aracı

saaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaashot-1

Yangın ihbar araçları, özellikle Avru­pa'nın büyük şehirlerinde kullanılan otomatik telefon postalarıdır. Yangın ihbar aracının camı bir dirsek vuruşuyla kırılınca (bu işi elle yapmak tehlikelidir), bir düğme açılır ve der­hal itfaiye teşkilâtının telefonuyla bağ­lantı kurulur, itfaiye santralı :"Burası itfaiye... Buyrun!" Diye seslenir. Yan­gını haber veren kimse de, yangın ihbar aracının cam çerçevesi altına yerleşti­rilmiş bulunan mikrofona, yangın yeri­nin adresini yüksek sesle bildirir.

Technorati Etiketleri: ,,

sinerama

 

Frcd Walter, 1952"de sinerama 'yi bul­duğu zaman amacı, film çekim alanını genişletmek ve seyirciye bir üçüncü bo­yut izlenimi vermekti. Geçen yüzyılın sonunda Grimoin-Sanson, sineorama'yı

keşfetmişti. "Yuvarlak sinema" da de­nilen bu sistemde perde, seyircileri çepe­çevre kuşatıyordu. Sineorama, senkro-nize edilmiş onar adet çekim ve gösteri makinesi aracılığıyla gerçekleştirilmişti. 1927'de Abel Gance, üç ayrı ekranla üç projeksiyondan yararlandı. Sinerama metodunda da üç ayrı kamera ile üç projektör kullanılmaktadır.

sinemaskop

 

Fransız fizikçisi Henri Chretien, tank­ların daracık gözetleme pencerelerinin görüş alanını genişletmek imkânını araştırırken

hipergonar objektifi bul­muştur. Bu objektifin silindirsi mer­cekler düzeni sayesinde, bakilan cismin görüntüsü istenildiği gibi daraltılıp ge-nişletilebilir. Hipergonar objektif, bir kameranın önüne yerleştirilince, film üzerinde sıkışık ve bozulmuş görüntüler elde edilir. Aksi yöne geçince.görüntü­ler normal boyutlarına kavuşur ve geniş bir perde üzerinde büyültülebilirler. Sinemaskopta bu prensip uygulanır.

Technorati Etiketleri: ,,

sesli sinema

Filmleri seslendirmek için başlangıçta. sesleri, çekim sırasında plâğa alıp gös­teri sırasında tekrarlama yoluna gidil­di. Ancak, bu şekilde plâktaki sesleri görüntülerin hareketlerine uydurmak çok zordu. Nihayet, ses titreşimlerini ışık titreşimlerine dönüştürerek filmin kenarına kaydetmek imkânı doğdu. Söz konusu usûlde, film gösterilirken, bir ışık demeti film bandının kenarların­dan geçerek bir fotoelektrik hücresine çarpar. Bu hücre, ışın hareketlerini elektrik sinyallerine çevirir. Sinyaller de bir hoparlörü çalıştırırlar.

Technorati Etiketleri: ,,

sinema makinesi

sssinemaaaaaaaaaaaaaaaaaahot-1

Sinema makinesinin atası, 1832'de Bel­çikalı Joscph Plateau tarafından icat edilen "fenakistiskop"tur. Bu cihaz, te­mel olarak, çevresinde pencereler açıl­mış bir döner silindirden ibaretti. Silin­dirin içine, bir insanı ya da hayvanı, çeşitli hareket safhalarında gösteren re­simlerle bezenmiş bir kâğıt şerit yer­leştiriliyordu. Silindir hızla döndürül­düğü zaman resimlerin birbirini izleye­rek pencerelerin arasından geçişi, seyir­cide bir hareket izlenimi bırakıyordu. Bunun nedeni bir optik olayıydı: Op­tik duyumların ağtabakada bir süre kal­ması ve kaybolan bir görüntünün yeri­ni derhal bir diğerinin alması yüzün­den göz, görüntüler arasında bağlantı kuruyordu.

Bu alanda ikinci aşama 1827'de ger­çekleşti. Kaliforniya valisi, bir atın dörtnala giderken, bir an gelip dört ava-ğınm da yerden kesildiğine dair 25.000 dolarlık bahse girmiş ve bunun için de Muybridge adındaki Amerikan fotoğ­rafçısını hakem tayin etmişti. Muybrid­ge, valinin iddiasını, koşmakta olan bir atın yolu üzerine yerleştirdiği oniki fotoğraf makinesinden meydana gelmiş bir takımın otomatik olarak çektiği fotoğraf dizisiyle ispat etti. Bu dizi 1880'de San Francisco'da, "prak-sinoskop" denilen cihazla gösterildi 1891de ünlü'Amerikalı mucit Thomas Alva Edison, "kinetoskop" adlı maki­nesinin patentini aldı. Kinetoskop, bir yanında mercek bulunan bir kutuydu. Seyirci, gözünü bu merceğe dayamak suretiyle kutunun içine yerleştirilmiş olan ve merceğin önünden geçirilen fil­mi sevrediyordu.

Bu alanda Avrupa'da yapılan çalışmalar daha da başarılı sonuçlar verdi. Fran­sa'nın Lyon şehrinde fotoğraf makinesi yapıp satan Auguste ve Louis Lumiere kardeşler, "sinematograf" isimli maki­neyi icat ettiler. Bugünkü sinema ma­kinesinin temeliıli teşkil eden bu maki­neyle filmi beyaz perdeye yansıtma sistemi doğmuş oldu. 28 Nisan 1895'te. Paris'te ilk sinema salonu açıldı. Louis Lumiere'in yaptığt "İşçilerin Fabrika­dan çıkışı" "Trenin" Gara Girişi" ve "Islanan Sulama işçisi" isimlerini ta­şıyan ilk filmler bu salonda gösterildi

Hava Fotoğrafçılığı

sshhavavavavavot-1

İlk hava fotoğrafları, 1868 yılında, Na-dar tarafından bir balondan çekilmiştir. Uçaktan fotoğraf çekimini ise ilk defa 1914'te Latham gerçekleştirmiştir. Bu­gün havadan çekilen fotoğraflardan pek çok alanda yararlanılmaktadır. Binler­ce kilometrekarelik bir yeryüzü parça­sının fotoğraflarını çekmek için birkaç saatlik çalışma yeterlidir. Bu fotoğraf­ların gerektiği şekilde bir araya getiril­mesiyle o yeryüzü parçasının en ku­sursuz ve ayrıntılı haritası elde edilebi­lir. Stereotopoğraf aracılığıyla yeryüzü engebelerini kabartmalarla gösteren ha­ritalar bile yapılmaktadır. Deniz topoğrafyacılığında da hava fotoğ­rafçılığının önemli bir yeri vardır. Sa­kin havalarda, deniz sularının berraklı­ğından yararlanılarak, derinliği yirmi metreye kadar olan deniz diplerinin havadan fotoğrafı alınmaktadır. Fiziksel coğrafya, jeolojiden yararlan­mak zorundadır; jeolojik haritaların yapımında da yine hava fotoğrafçılığı­na başvurulur.

Botanikçiler uçaklarla dolaşarak bitki­lerin tabiatta dağılışını çok daha geniş bir alan içinde inceler ve bunu havadan alacakları fotoğraflarla tespit ederler. Etnoğrafyacılar ve arkeologlar da, ha­va fotoğrafçılığından geniş çapta fayda­lanmaktadırlar. Birçok arkeolojik keşif, bu yolla gerçekleştirilmiştir. Görüldüğü gibi fotoğraf, geçmiş zama­nı geri getiren araç olarak, pek çok alanda büyük işler görmektedir.

mikrofilm

Fotoğrafçılık tekniğinin temeli atıldık­tan az sonra Bene Dagron (1819-1900) adındaki Fransız kimyacısı, bir cins se­lülozun eterde eritilmesinden ibaret bir eriyik olan kolodyumdan, son derece berrak fotoğraf filmleri elde etmeyi ba­şardı. Bu cins filmlerle çok küçük gö­rüntüleri tespit etmek mümkün olduk­tan başka, görüntüler büyültüldüğünde, ortaya hiçbir kusur çıkmıyordu. Dag-

ron, ilk mikrofotoğraflarını 1859'da, Paris'teki Sanayi Sergisi'nde sergiledi. Diğer taraftan, incik boncuk gibi süs eşyasının içine stereoskopik etkili ve göze yaklaştırılınca üç boyutlu, çok hoş bir manzara arzeden, son derece küçük mücevherler yerleştirmeyi de ilk defa Dagron düşünmüştür. 1870 Savaşı'nda Dagron, buluşundan çok daha ciddî amaçlarla yararlanmak fırsatını elde etti. O sırada Paris kuşa­tılmıştı ve Paris'le Fransa'nın diğer bölgeleri arasında haberleşme, sadece posta güvercinleri aracılığıyla yapılabi­liyordu. Fransa Milli Savunma Bakan-

lığı, Dagron'dan. kendisine verilecek mesajları mümkün olduğu kadar küçük ve hafif bir biçime sokmasını istedi. Dagron, istenilenden daha iyisini yaptı. Paris'ten balonla ayrılmayı başardı ve Tours'daki bir istihbarat merkezine yer­leşti. Buradan gönderilen ilk posta gü­vercini, kolodyum üzerine yazılı 23.000 mesajla Paris'e geldi. Dagron 16 gaze­te sayfasının alacağı 2.000 ilâ 3.000 me­sajı 5x3 santimetre ebadındaki bir filme sığdırın ıstı.

Günümüzde mikrofilm, büyük belgele­rin küçültülerek saklanmasında ve kü­tüphanecilikte kullanılmaktadır.