2 Mart 2010 Salı

Payanda takımı

Dağ gibi toprak yığınlarının yanında yükselen ve bazılarının boyu 70 m. yi bulan payanda takımları, maden ocak­larının belli başlı görünümünü meyda­na getirirler. Maden kuyusuna, herşey, payanda takımı vasıtasıyla indirilir ve yine herşey, aynı düzen sayesinde, ku­yudan yeryüzüne çıkarılır. Genellikle madenî bir çatıdan kurulu olan payan­da takımları, hava kompresörlerinin ve çekme makinelerinin bulunduğu bina­larla çevrilmiştir. Hava kompresörleri, kuyunun içinde temiz hava dolaşımını; çekim makineleri ise, kuyuya inen asansörün çalışmasını sağlarlar. Yer al­tı şantiyelerine sızan suları boşaltmak için de büyük pompalardan yararlanılır. Payanda takımının üst kısmında, asan­sörü taşıyan çekme kablolarının sarıldı­ğı dişli tekerlekler bulunur. Payanda takımının başlıca kısımları, çekme gü­cüne karşı koyması için eğik olarak yer­leştirilmiş payanda çatalı ile asansör­lerin yöneltildiği ön kumanda bölümü­dür. Sondaj yapılacaksa, petrol kuyula­rında olduğu gibi, manevra çarklarını taşıyan bir sondaj kulesi kurulur. Madencilerle birlikte maden kuyusuna inebilmek için, tepeden tırnağa onlar gibi giyinmek gerekir. Başlıca maden­ci giyeceklerini şöyle sıralayabiliriz: Başlık ve miğfer, mavi tulum, boyun at­kısı, lâstik çizme... Bunlara ek olarak, miğferin üstüne bir madenci lâmbası, be­le de bir akü takılır.

Maden kuyusuna iniş hazırlıkları bitin­ce, kuyunun ağzındaki düzlükte, kömür yüklü sekiz arabasıyla asansörün kafe­si belirir. Kömür yüklü arabalar bırakı­lır ve yerlerine derhal yenileri alınır. Yüklü arabalar, kömürlerini yıkama yerine götürecek olan bir otomatik ta­şıyıcıya boşaltırlar; sonra da, tekrar ma­den kuyusuna inmek üzere, sıraya girer­ler. Hayatında ilk defa, kendisini gün ışığından ayırıp yer altının derinlik­lerine götürecek olan bu kafesli asansö­re binen kimsenin, heyecan duymama­sı elinde değildir. Personeli taşıyan asan­sör, saniyede 12 m. (saatte 45 km.) hız­la iner, çıkar. Kömür arabalarında ise bu hız, saniyede 15 - 20 km. ye yüksele­bilir. Bunun ne demek olduğunu her halde tahmin edersiniz: 50 saniyelik bir süre içinde 600 m. (Eyfel Kulesi'nin bo­yunun iki katı) derinliğinde bir kuyu­ya inmek, hiç şüphesiz insanın içini ür­pertir. Böylesine hızlı bir iniş - çıkışın tam bir güvenlik içinde gerçekleşmesi, çekme makinesinin son derece hassas ve ayarlı çalışmasıyla mümkün olmakta­dır. Bu düzen, sinyal verildikten sonra, işin içine hiçbir insanın eli karışmaksı-zın, otomatik bir şekilde harekete geçer, hızlanır, yavaşlar ve durur. Makine, 10 tonluk bir kitleyi, saatte 70 km. hızla taşıyacak güçtedir, ilk defa maden ku­yusuna inen kimse, bir başka sürprizle karşılaşır: Kendisini, birden, kireçle badanalanmış, bembeyaz, ışıl ışıl bir sa­londa bulur. Burada, garlara has bir gü­rültü vardır: Pırıl pırıl raylar üzerinde, lokomotifler, vagonlarım çeker ve kö­mür yüklü katarlar birbirini izler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder