1000 yılına doğru, İranda, bir eksen üzerine kurulmuş ve bir değirmen taşını döndüren çarklar ortaya çıkmıştır. Araplar tarafından da benimsenen bu değirmenler, Haçhlar*ın ilgisini çekmiş ve böylece, yel değirmenleri, Avrupa'da görülmeye başlamıştır. Ancak, yel değirmeninin kullanılması, su değirmenlerinde karşılaşılmayan bir sorunu meydana çıkarmıştı. Su enerjisinin verdisi değişkendi, ama, hiç değilse yönü belliydi. Rüzgârın verdisi de, yönü de değişkendi. Rüzgârı alabilmek için. yel değirmeninin kanatlarını duruma göre yöneltmek gerekiyordu. Bunun için iki yola başvuruldu. Birincisi: Yel değirmeninin bütününü düşey bir eksen çevresinde döndürmek (bu takdirde yel değirmeninin bütünü tahtadan yapılıyordu). İkincisi: Yel değirmeninin yalnızca hareket eden kısımlarını, yâni kanatlarıyla kümbetini tahtadan yapmak ve bunları bir taş lemelin üzerine oturtmak.
Yel değirmeninin kanalları, haç biçiminde, üstüne sağlam bez geçirilmiş, basamaklı bir çerçeveden ibarettir. Dümeni ya da kuyruğu ise, bir çıkrıkla yönetilen ve dama bağlı uzun bir direktir. Değirmen, rüzgârı alınca, bir fren düzeni serbest bırakılır. Kanatlar dönerek, ana çarkı taşıyan ekseni çevirirler. Ana çarkın dişleri, bir küçük çarkın dişlerine geçmiştir. Yatay durumdaki bu küçük çark. kalın ve köşeli demirden bir mili çevirir. Mile bağlı olan değirmen taşı da. onunla birlikte döner. Küçük çark. ana çarktan çok daha ufak olduğu için. kanatların bir turunda, taneleri ezen üst değirmen taşı. sekiz-do-kuz defa döner. Us t değirmen taşının altında, sabit duran bir değirmen taşı daha vardır. Bu iki taş arasındaki aralık, ezilecek tanelerin iriliğine göre ayarlanır. Böylelikle her çeşit ianenin öğütülmesi mümkün olur. Bazı yerlerde yel değirmenleriyle su değirmenleri yan yana kurulmuştur. Böylelikle suların çekildiği sırada yel değirmeninden: rüzgâr esmediği zaman ila su değirmeninden yararlanılmıştır. Yel değirmenleri, cevizden yağ çıkarmakta, kâğıt hamurunu ezmekte ve kereste biçmekte de kullanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder