dikiz deliği
Görünmeden görmek, insanoğlunun en eski isteklerinden biridir. Bu istek, efsanelerde, peri masallarında, hattâ modern hikâye ve romanlarda bol bol dile getirilmiştir.
Dışardaki insanların meraklı bakışlarından korunmak için birtakım düzenler yapılmıştır: Pancurlar, jalûziler, perdeler gibi... Dış kapılara yerleştirilen dikiz delikleri ise, görünmeden görmeyi sağlayan araçlardır. Dikiz deliği, küçük bir mercekten yapılmıştır. Tıpkı dürbünün tersiyle bakıldığında olduğu gibi, kapı önündeki sahanlığın küçük bir görüntüsünü verir.
elektrik zili
Elektrik zilinde, önünde salınır bir armatür bulunan küçük bir elektromıknatıs vardır. Akım geçtiği anda, elektromıknatıs, armatürü çeker. Armatürü taşıyan yay - şerit, dokunmakta olduğu bir diğer yay - şeridin kontaktö-ründen ayrılır ve devre açılmış olur. Bunun üzerine birinci yay - şerit, armatürü eski yerine getirir. Temasın tekrar sağlanmasıyla, akım yeniden geçer. Armatür çekilince, devre yine açılır ve bu böylece, düzenli olarak sürüp gider. Titreşen armatür ise, zilin çanına hafif hafif ve kesik kesik vurarak, onun çalmasını sağlar.
elektrik tavası
Elektrik tavası, kızartmaların çok kısa bir süre içinde yapımını sağladığı gibi, yağ dumanlarını ve kızartma kokularını da hatırı sayılır ölçüde azaltır. Termostatları çift maden şeritli olan elektrikli tavalar, 180 - 200 santigrat derece ısı sağlarlar. Bazı elektrik tavalarının "termoplonjör" adı verilen ısıtıcı rezistansları, yağa batmış durumdadır; bazılarının rezistansı ise, kabın gövdesi içine gömülüdür. Elektrik tavasının kabı, paslanmaz, çelikten, alüminyumdan ya da alüminyumun diğer madenlerle olan alaşımından yapılmıştır. Kabın oturmalıkları plâstiktendir.
buzdolabı
Buzdolabı çalışırken duyduğumuz vınlama, bir motor sesidir. Çalışmakta olan bir motor, her zaman sıcaklık verir. Buzdolabında ise, tersine, soğukluk sağlamaktadır.
Buharlaşan bir sıvı, çevresini soğutur; sıvının buharlaşmasıyle elde edilen küçük kalori sayısı, motorun sağladığı kalori sayısından üstündür, işte bu prensipten yararlanılarak, buzdolapla-rında mekanik soğutma yapılır. Buzdolaplarında genellikle amonyak, metil klorür, freon gibi kolayca buharlaşan, soğutucu sıvılar kullanılır. Evlerimizde besin maddelerini bozulmadan saklamaya ve buz yapmaya yarayan buzdolapları, sıkıştırma (kompresyon) yoluyla çalışan soğutuculardır. Buzdolabında başlıca şu parçalar yer alır: Buharlaştırıcı, sıkmaç (kompresör) ve kondansör. Bunlar, aralarında kapalı bir dolaşım sağlayacak biçimde bir boru düzeniyle birbirlerine bağlıdır. Soğutucu sıvı, buharlaştırıcıda buharlaşır. Buharlaşırken de, buharlaşma ısısını çevresindeki donmaz havadan ya da sıvıdan alır, yâni çevresini soğutur. Bir elektrik motorunun çalıştırdığı kompresör, buharı emer ve sıkıştırıp sıvılaştırarak kondansöre gönderir. Kondansör ise aldığı kalorileri dışarı verir.
Normal bir buzdolabı, en sıcak havada bile — 15 santigrat derecelik bir soğutma sağlayabilir.
ekmek kızartacağı
Ekmek kızartmada kullanılan âletlerin en basiti, bir ocak üzerine konulan ızgara telidir. Bu iş için ızgara teli yerine, madenî bir kafesle desteklenmiş bir amyant levhadan da yararlanılabilir. (Amyant, ateşe dayanıklı liflerden oluşmuş bir madendir; bu yüzden yanmaz kumaş dokumacılığında da kullanılır.) Modern ekmek kızartacakları elektriklidir. Bunlar, bir termostat ve küçük bir mekanik düzenle donatılmışlardır. Bu âlette, ekmek dilimleri kızardıkları zaman, ısıtıcı rezistansı beslemekte olan akım kesildiği gibi, dilimler de oldukları yerden dışarı fırlarlar.
çamaşır makinesi
Çamaşır makinesiyle çamaşır yıkama işine ne ince ve ayrıntılı elektrik olaylarının karıştığını bilir misiniz?- Bu olaylar sayesindedir ki, sabunlu sularla çıkan kirler, tekrar çamaşırlara bulaşmazlar. Şöyle ki, temizleme maddelerinin daha da artıracağı bir eksi elektrik yükü, hem kumaşın dokusuna, hem de atılacağı kir parçacıklarına uygulanır. İki eksi yük birbirini iteceğinden, kirler de kumaşın dokusundan ayrılırlar. Bugünün gelişmiş çamaşır makineleri, suyu ısıtma, çalkalama (bir elektrik motorunun çalıştırdığı kasnak ve paletlerle), kullanılmış suyu boşaltma ve temiz çamaşırı sıkıp kurutma işlemlerini yapabilecek bir düzene sahiptirler. İşlerin otomatik olarak yürüyebilmesi için, bu makinelerde bir termostat (ısı ayarlayıcı aygıt), bir senkron motoru (zaman ayarlayıcı aygıt) ve bir şamandıra (su düzeyini ayarlayıcı aygıt) bulunur. Elektronik tekniği, ev işlerini de çok kolaylaştırmıştır. Ev kadını, çamaşır makinesi için gerekli çalışma programım hazırladıktan sonra kendini rahatlıkla başka işlere verebilmektedir. Endüstride kullanılan çamaşır makineleri, teknik imkânlar bakımından daha da zengindirler.
elektrikli kahve değirmeni
Baharat öğütmeye yarayan el değirmenleri, çekirdek kahveyi öğütmekte de yüzyıllarca kullanılmıştır. Bugün hâlâ pek çok Türk evinde, bu el değirmenlerinden vardır. Batı ülkelerinde ise. artık bunlara birer antika eşya gözüyle bakılmakta ve elektrikli kahve değirmenleri kullanılmaktadır. Elektrikli kahve değirmeninin üst kısmında, çekirdek kahvenin konulduğu bir kap vardır. Kabın içinde de, bir keskin kanat bulunur. Değirmenin gövdesin-deki motorun döndürdüğü bu kanat, kahveyi öğütür.
cilâ makinesi
Ortaçağ insanları, baldan hem şekerli bir besin maddesi olarak yararlandılar, hem de balmumu elde ettiler. O devrin insanları, balmumuyla mühür, meşale, mum yapıyorlardı. Günümüzde balmumu, arıtılıp beyazlaştırıldıktan sonra, güzellik kremlerinin yapımında; sarı haliyle de mobilya ve tahta döşemeleri parlatmak için kullanılmaktadır. Ancak, tahta parkelerin cilâlanması zor ve yorucu bir iştir. Ama, elektrikli cilâ makineleriyle, bu işin kolayca üstesinden gelmek mümkündür. Özel fırçalar ve bir keçe parçası ile donatılmış olan makine, döşemeyi temizler ve parlatır.
alafranga kahve cezvesi
Alafranga kahve cezvesi, içine.çekilmiş kahve konulan, küresel ve dibi delik bir kaptan meydana gelmiştir. Kaynar su, çekilmiş kahvenin üzerine dökülür. Bu su, kahvenin tadını kokusunu ve rengini aldıktan sonra, cezvenin dibine süzülür. Ayrıca, çamaşır makinesi gibi çalışan: üst üste oturmuş, geçişli iki kaptan meydana gelme, basınçlı cezveler de vardır. Bu cezveler ısıtıldığı zaman, küre kap içindeki havanın basıncıyla, su, yukarı çıkar. Isıtma bitince de, kahveyle birlikte yeniden aşağı.
bulaşık makinesi
İşte, uzun yorucu bir ev işini kolaylaştıran bir makine daha!.. Bulaşık makinesinin çalışması, çamaşır makinesinin-kine benzer. Nitekim hem çamaşır, hem de bulaşık yıkayan makineler vardır. Bulaşık makinesinin kafesli sepetlerine konulan bulaşıklar, bir fıskiyeden çıkarcasına fışkıran ve arasıra da done döne gelen suyla çalkanıp yıkanırlar. Ayrıca sepetler de kendi eksenleri çevresinde dönerler. Yıkanmış kaplar ve âletler, buharla sterilize edilirler. Bunları, gerekince kullanmak üzere, makinede dizili bırakmak da mümkündür.
elektrik ütüsü
Bugünün elektrik ütüsü hafif, kullanışlı, pırıl pırıl krom ya da nikel kaplı, üzerinde yalıtkan bir tutamağı bulunan bir âlettir. Ütünün parlak ve paslanmaz tabanı, kumaşın üzerinde kolayca kayar. İç tarafında bir ısıtıcı rezistansı vardır. Akım geçerken, âletin kırmızı lâmbası yanar. Bir termostat da ütünün sıcaklığını ayarlar. Ütülecek kumaşın keten, pamuklu, yünlü olması gerekir.
fön
Madensel bir mahfazanın içine ısıtıcı bir rezistansla birlikte bir vantilatör yerleştirin (vantilatörü çalıştırmak için bir elektrik motoru ve bu motora akımı iletecek yumuşak bir kordon yeterlidir). Bu mahfazanın üzerine hava delikleri açın ve mahfazaya bir de tutamak ekleyin. Böylelikle, <I>fön </I>denilen saç kurutma âletini elde etmiş olursunuz. Âlet, hem soğuk, hem de sıcak hava üfürebilir. Nitekim, fön'ün komütatö-rünü üç ayrı durunla getirmek mümkündür. Birinci durumda âlet stop eder. ikinci durumda yalnızca vantilatör çalışır. Üçüncü durumda ise vantilatör çalıştıktan başka, elektrik akımı rezistansı ısıtır ve fön, sıcak hava verir. Lüks otellerle lokantalarda kullanılan el kurulama âletleri de aşağı yukarı fön'e benzerler. El yıkama yerlerinde, duvarlara asılı olan ve istenilen yöne çevrilebilen bu âletlerin üfürdükleri sıcak hava, müşterilerin ellerini birkaç saniyede kurulayıverir. Kuaför salonlarında. mizanpili için kullanılan fön'ler, bir ayak üzerine oturtulmuştur. Fön'ün kask'ı, ıslak bigudilere sarılmış ve başın üstünde fileyle sımsıkı toplanmış saçları tamamen örter. Müşteri, saçları kuruyana kadar, fön'ün üfürdüğü sıcak havayı hisseder ve çıkardığı sürekli uğultuyu duyar. Buna karşılık, konuşmaları işitmez. Bu yüzden, bazı fönler, müzik dinlemeyi sağlayan kulaklıklarla donatılmıştır.
şofben
Özellikle banyolarda sıcak su elde etmeye yarayan şofbenler, havagazı, bütan-gazı gibi gaz yakıtlarla ya da elektrikle çalışırlar. Caz yakıtla çalışan şofben, iki ayrı borudan gaz ve soğuk su alır, bir üçüncü borudan da sıcak su verir. Elektrikli şofbende ise, sıcak su, aygıtın haznesine daldırılmış bulunan bir elektrik rezistansının verdiği ısıyla sağ laııır. Şofbenler, anî-ısıtmalı ve sıcak su-biriktirmeli olmak üzere iki çeşittirler. Anî-ısıtmalı şofbenden, aygıt çalıştırıldığı sürece sıcak su alınabilir. Sıcak su-biriktirmeli şofbeni sürekli çalıştırmaya gerek yoktur.
elektrik süpürgesi
Bugün elektrikli âletler satılan bir mağazaya girip de: Bana çeşitlerinizi gösterir misiniz?" Diyecek olsanız, satıcı herhalde gözlerini faltaşı gibi açarak, yüzünüze bakakalır. Oysa 1906 yılında, Fransa'da, Robert Bimm tarafından yapılan ilk toz-emici, adını taşımaktaydı. elle çalıştırılan bir pompa aracılığıyla işliyordu. Tabiî, yapımcılar buna bir elektrik motoru takmakta gecikmediler. Günümüzde kullanılan modern elektrik süpürgeleri, üç grupta toplanabilir. Birinci grupta düşey hazrıeli'ler, ikincisinde şaryo veya kızak üzerine oturtulmuş yatay silindirli'ler üçüncüsünde de yer halılarının ve kilimlerinin tozunu almaya yarayan torbah'laryer almaktadır.
Buluşuyla başlı başına bir endüstri dalının doğmasına yol açan Robert Kimini saygıyla anmalıyız. Üzerlerine, temizliği yapılacak yere göre parçalar (dar, düz ya da boru biçiminde ve fır-çalı emiciler) takılabilen elektrik süpürgeleri sayesinde, hem büyük bir kolaylık ve çabuklukla, hem de en sıhhi bir şekilde toz alma imkânı gerçekleşmiştir. Artık, her sabah pencerelerden silkelenen toz bezlerinin, balkonlara çıkarılıp pat-pat dövülen halıların manzarasına elveda diyebiliriz. Hergün biraz daha kirlenen şehir havası hiç değilse bu tozlardan kurtulmuştur.
elektrikli tras makinesi
Elektrikli traş makinesi, susuz ve sabunsuz traş olmayı sağlayan, kullanılışı kolay, emniyetli ve zevkli bir âlettir. Makinenin plâstik gövdesi içinde, küçük bir elektrik motoru vardır. Makinenin modeline göre, bu motor, bir bıçak düzenini ileri geri çalıştırır ya da üzeri keskin ve kıvrık kanatlarla donatılmış bir kursu döndürür. Makinenin üst kısmında bulunan bir tarak, kılları dik tutmaya yarar ve böylelikle deriyi kesilmekten korur. Motor, akım gerilimine göre ayarlanabilir.
dikiş makinesi
Dikiş makinesinde iğnenin deliği, dikiş iğnesindekinin tersine, iğnenin küt tarafında olmayıp, ucundadır. Makaradan gelen iplik, bu delikten geçer. Makine çalışırken, iğnesi düşey yönde inip çıkar. Makinenin alt kısmında ise. içinde iplik sarılı bir masura bulunan bir mekik vardır. Makine çalışırken bu mekik iki yana gidip gelir. İğne aşağıya inip kumaşı deldiği zaman, mekikten gelen iplikle bir ilmik meydana getirir, yukarıya çıkınca da bu ilmiği sıkar. Bu hareketin tekrarlanmasıyle, dikiş gerçekleşmiş olur.
Vantilatör
Rüzgâr gücüyle kanatları dönen yelde-ğirmeni ya da yel estikçe kendiliğinden ses veren rüzgâr harpı, bir çeşit almaçtırlar. Tıpkı birer hava motoru gibi çalışırlar. Hava motorları tersinir makinelerdir. Nitekim, hareketsiz duran bir havanın içinde, hava motoru çalıştırılacak olursa, durgun hava harekete geçer. Hava motoru hangi yönde dönüyorsa, hava akımı da o yönde gider, işte bu prensipten yararlanılarak, vantilatörler yapılmıştır. Bunlar, bir elektrik motorundan sağladıkları mekanik enerjiyi, pervaneleriy-le hava akımına dönüştürürler. Aygıtın üzeri, bir kazaya yol açmamak amacıyla, koruyucu bir kafesle örtülmüştür. Bazı vantilatörler, daha geniş bir alanı serinletebUmeleri için döner eksenli yapılmıştır.
Endüstride, fabrikaların ve maden ocaklarının havalandırılmasında çok güçlü vantilatörler kullanılır. Vantilatörlerin pek çok çeşidi vardır: Çark kanatlı tekerleği olan tepkili vantilatör, çok paletli bir pervanesi bulunan helisel ve oldukça kuvvetli basınç sağlayan döner kompresör gibi...
Helisel vantilatörler, fabrikaların ve apartmanların havalandırılmasında işe yaradıktan başka, değişik hızdaki hava akımları altında makine, parçalarının sağlamlığının incelendiği körük takımlarında da kullanılırlar.
gaz sayacı
Havagazı sayaçları sulu vekuru olmak üzere iki çeşittir. Sulu sayaçlarda, aygıtın bir bölümü suyla doludur. Havagazı, sayacın küçük bölmeleri içindedir. Gaz harcandığı zaman, bu küçük bölmeler, gazın akışının etkisiyle, bir eksenin çevresinde ve bir bütün halinde dönerler. Bu dönüşle birlikte, metreküp bölüntülü sarfiyat göstergesi de çalışır.
Gaz bölmeleri, sayacın giriş ve çıkış ağızlarıyla nöbetleşe olarak bağlantdı-dır. Bu ağızlar o şekilde düzenlenmiştir ki, her defasında ağızlardan ancak birisi su yüzüne çıkar. Ağızların açılıp kapanması, bir hidrolik aygıtla gerçekleşir. Sulu sayacın basit olmasına karşılık, bir sakıncası vardır: Aygıtın doğru çalışması, içindeki suyun düzeyinin sürekli olarak aynı kalmasına bağlıdır. Oysa, buharlaşma sonucu, suyun düzeyi alçalacağından, sayaca, belirli zamanlarda su konulması gerekir. Kuru sayaçlarda böyle bir işleme gerek yoktur. Bunlarda sayaç bölmesi, gaz geçirmez bir hareketli körükle ikiye ayrılmış bir kasadır. Bir dağıtım çekmecesi aracılığıyla, bu bölmelerden bir tanesi sayaca giren gazla, öbürü ise sayacın çıkış ağzıyla bağlantılı durumdadır. Gazın basıncının etkisiyle körük açılır ve bölmelerden biri boşalırken, öbürü gazla dolar. Boşalma sona erince, aynı işlem bu defa tersine olarak tekrarlanır ve bu böylece sürüp gider.
elektrik anahtarı
Bugün evlerimizde, elimizin altında bulunan elektrik anahtarlarının çeşitli modelleri vardır. Bunların bir kısmı çevirilerek (bu model oldukça eskidir), bir kısmı üzerine parmakla basılarak çalışır. Bazıları duvarda değil, yumuşak bir kordon üzerindedir. Elektrik anahtarının içinde bulunan, hareket edebilir bir iletken bakır parçası, elektrik devresinin anahtara giren teli ile anahtardan çıkan teli arasında bağlantı kurar. Anahtar çevrilince veya düğmesine basılınca, bu iletken parça, elektrik devresini açar veya kapar.
elektrik otomatiği
Elektrik otomatiği, binaların ve koridorların ortaklaşa kullanılan merdivenlerini kısa ve belli bir süre için aydınlatacak şekilde kurulmuş bir elektrik düzenidir. Bu düzen, birkaç dakika (genellikle üç dakika) boyunca çalışarak, binanın merdivenlerinden inip çıkan ya da koridorlarından geçen kimselere aydınlık sağlar. Elektrik otomatiğinin, bir eksen çevresinde salınan ve elektrik şebekesine bağlı, madensel çubuktan bir komütatörü vardır. Komütatörün bir" ucunda bir denkleştirme ağırlığı; öbür ucunda da, bir bobin üstünde asılı duran bir demir göbek bulunur. Komütatör ayrıca, çalışmadığı sürece kontağa yönelmiş bir madensel çubukla donatılmıştır. Ve nihayet bu komütatör, gliserinli bir hidrolik fren pistonunun çubuğuna, üstten eklemlidir. Elektrik otomatiğinin düğmesine basıldığı zaman, bobini besleyen devre kapanır. Demir göbek o anda bobin tarafından kapılarak bobinin içine girer. Aynı zamanda frenin pistonu yükselir; madensel çubuk aşağı inerek, karşısındaki kontağa değer ve böylece, üzerinde lâmbanın bulunduğu devreyi kapayarak lâmbayı yakar. Denkleştirme ağırlığı ise, ilk, yâni düzen çalışmaya başlamadan önceki durumuna ağır ağır gelecektir, zira pistonun freni tarafından yavaşlatılmaktadır. Frenin pistonu da, gerçekten engellenmiş durumdadır. Çünkü silindirin içindeki yapışkan sıvıyı, silindirin çeperleri arasında akmaya zorlamaktadır. Sıvının akış hızı yavaşlatılmakla, denkleştirme ağırlığının başlangıçtaki yerine geliş hızı yavaşlatılır. Böylece, aydınlanma süresinin uzaması sağlanır. Bu süre. bir saat sisteminin dakikalara bölümlenmiş kadranındaki ibreyi çevirip, istenilen bölüntü üzerine getirilerek belirlenir.
elektrik sayacı
Elektrik sayacının küçük camından içeri bakacak olursak, alüminyumdan bir tekerlek görürüz. Evimizde bir lâmba yanıyorken, bu tekerlek ağır ağır döner; bütün lâmbaları yaktığımızda, tekerleğin hızla döndüğünü görürüz. Bu tekerlek, sayacın motoru olup, ekseniyle, sayacın, üzerinde rakamlar bulunan kadranına bağlıdır. Motor, iki bobinin yarattığı alternatif akımlarla döner ve bir mıknatısın kolları arasından geçer. Motorun dönüş hızı, sayacın bölüntülü kadranına iletilir ve böylece, harcanan elektrik akımının miktarı anlaşılır.
elektrik sigortası
Elektrikli araçları besleyen teller, ba-zan birbirlerine değebilirler. Elektrik akımı, böyle durumlarda, aracın rezistansına uğramadan, doğrudan doğruya bir telden öbürüne geçer. Tehlikeli Tûsa devreler işte böyle oluşurlar. Bu tür kazalar, elektrik sigortası dediğimiz devre-kesiciler sayesinde önlenir. Elektrik sigortası, porselenden bir yalıtkan plâkanın iki ucu arasına yerleştirilmiş bir kurşun ya da kurşun-bakır karışımı telden meydana gelmiştir. Bu tel, yeğin bir elektrik akımının etkisiyle ergiyerek, devreyi keser.
termostat
Termostat, bir makinenin ya da bir yerin sıcaklığını önceden belirtilmiş bir düzeyde tutmayı sağlayan otomatik bir âlettir. Bugün buzdolabı, kalorifer, şofben, elektrik ütüsü gibi birçok elektrikli ev eşyasını donatan termostatlar, madensel çubukların ısı etkisiyle genleşmesi prensibine dayanılarak yapılmıştır. Meselâ, bir şofbende, haznedeki suyun sıcaklığı 95 santigrat dereceyi geçecek olursa, şofbenin termostat anahtarı otomatik olarak açılır ve ısıtmayı sağlayan akımı keser. Suyun sıcaklığı 85 santigrat derecenin altına düşünce de, anahtar, yine otomatik olarak kapanır.
elektrikli yorgan
Bugün kullanılmakta olan elektrikli yatak ısıtacaklarının ilki, içi kum dolu ve üzeri yumuşak yünden bir kılıfla örtülü, madensel bir silindirdi, içinde bir elektrik rezistansı bulunan bu silindire, birkaç dakika alçak gerilimli akım verilir ve bu akım, araçta bir ısı birikimi meydana getirirdi. Bu ısıtıcı sayesinde, artık, yanma ya da yatağa su sızma tehlikesi kalmamıştı. Elektrikli yorganın rezistansı, yorganın iki yüzü arasına yerleştirilmiş amyant tellerle yalıtılmıştır.
kalorifer ve merkezden ısıtma
Kaloriferlerin ya da merkezden ısıtma döşemlerinin radyatörlerinde, ısı iletme aracı olarak dolaşan hava, su veya buhar, daha önce bir ya da birkaç kazandan geçer. Bu sistemlerde, kazanlar kömür, mazot ve ağıryağ gibi yakıtlarla ısıtılır.
İlk merkezden ısıtma sistemlerinden birisi, sıcak hava kaloriferidir. Bu sistemde ısıyla hafifletilen hava, borularda kendiliğinden yükselerek, ısı ağızlarına ulaşır.
Çok büyük yapılarda, sıcak hava, ısıtma bataryaları ve kuvvetli vantilatörlerle donatılmış, "aeroterm" denilen aygıtlarla ısıtılıp püskürtülür. Sıcak su dolaşımıyla sağlanan ısıtmada, su kazanlardan geçen borularla radyatörlere ulaşır. Tesisatın en üst kısmında, iyice dolu bir genleşme haznesi vardır. Bu hazne, ısıtmanın düşük basınçta (suyun dolaşımı yalnızca yoğunluk farkıyla sağlanır) ya da yüksek basınçta (çok sıcak suyun dolaşımı pompalarla hızlandırılır) oluşuna göre açık havaya açılır veya kapanır. Ayrıca, ısı-yayımı yoluyla da merkezî ısıtma yapılabilir. Isı - yayımı, zemine ya da tavana gömülü, sıcak suyla beslenen, sarma] borular biçimindeki ısıtma yüzeyleriyle sağlanır. Merkezden ısıtma sistemleri, günden güne daha da merkezîleşme yolundadır. Modern merkezden ısıtma tesisleriyle, bir kazan grubu sayesinde, blok yapıları toptan ısıtmak mümkün olmaktadır.
Bir de kaloriferle konutlararası ısıtma vardır. Bu sistemde kalorifer şebekesi, tıpkı su, elektrik ve havagazı şebekeleri gibi, kilometrelerce uzaklıklara kadar yayılmakta ve ısıyı konuttan konuta dağıtmaktadır.
Sibirya'da, yer altında çok zengin sıcak su yatakları keşfeden Sovyetler, bu kaynaklardan, koca bir ülkeyi ısıtmada yararlanmak üzere projeler hazırlamaktadırlar. Bu projeler gerçekleşirse, söz konusu bölgede ısıtmayı çok ucuza mal etmek mümkün olacaktır.
elektrik sobası ve radyatörü
Elektrik sobası ve radyatörü, içlerine yerleştirilmiş elektrik rezistanslarının elektrik akımı tarafından ısıtılmalıyla çalışırlar. Yâni bu aygıtlarda elektrik enerjisi, ısı enerjisine dönüşür. Bu ısıtma araçları, genellikle alüminyumdan, çelikten ve dökme demirden yapılırlar. Elektrik sobaları, çalıştırılınca çabuk ısınan, buna karşılık, kendilerini besleyen elektrik akımı kesilince de çabuk soğuyan aygıtlardır. Kapalı, ışımalı ve üfürmeli olmak üzere üç çeşittirler. Kapalı elektrik sobalarının ısıtma bobinleri bir mahfaza içindedir. Yâni içinden akım geçen bobinin ışığı, dışardan görülmez. Bunlar ısı-yayma yoluyla sıcaklık verirler.
ışımali elektrik sobaları, ısı yansıtma yoluyla ısıtırlar. Bu sobalarda ısı, madenden ve parlak yüzeyli bir yansıtaçla istenilen yöne yansıtılır. Üfürmeli elektrik sobaları ise vantilatörlüdür. Sobanın içindeki vantilatör, arkadan emdiği havayı, önünde bulunan rezistanslara doğru üfler. Görünür ışıklı elektrik sobalarının en yaygınları, parabol biçimindeki elektrik sobalarıdır.
Elektrik radyatörleri ise, ısıbiriktirmeli araçlardır. Bunların içinde sıcak su yerine genellikle sıvı yağ dolaşır. Bu tip radyatörler, sıcaklıklarını uzun süre devam ettirirler.
kibrit
ilk kibritler, ince ve küçük odun çöplerinin eritilmiş kükürt içine batmlıp çıkarılmasıyla yapılmaktaydı. Bunları tutuşturabilmek için, yanmakta olan bir başka cisimle temas ettirmek gerekiyordu.
Kimyasal kibritler ise, geçen yüzyılın başında ortaya çıktı. Bunlar da ancak zaçyağına batınlarak alev alabildiklerinden, tehlikeliydiler. Kibrit yapımında beyaz fosforun kullanılması ise, bu maddenin zehirleyici olması bakımından sakıncalıydı.
Bugün, milyonlarca insan arasından acaba kaçı, bu dikdörtgenler prizması biçimindeki kibrit çöpünün başında hangi maddenin bulunduğunu ve kutunun kenarına sürtülür sürtülmez neden alev aldığını doğru olarak bilebilir? Gerçekten de kibrit başı, oldukça karışık bir bileşimden meydana gelmiştir. Önceden parafinlenen kibrit çöpünün baş kısmında, genellikle şu beş maddenin karışımı bulunur: Potasyum klorat, mangan dioksit, potasyum bikarbonat, antimon sülfür ve cam tozu... Bileşimi böyle olan kibritler emniyetlidirler; bunlar, kükürt başlı kibritler gibi, herhangi bir sert düzeye sürtülmekle tutuşmazlar. Bunların yanabilmesi için, kibrit kutularının yanlarında bulunan bir sürteceğe gerek vardır. Bu sürtecek, üzerine kırmızı fosfor ve cam tozu yapıştırılmış bir zımpara kâğıdından yapılmıştır.
sifon
Sifon, kanalizasyona boşaltılması gereken suyun gitmesine engel olmaksızın, boşaltım borusundaki kötü havanın yukarı çıkmasını önler. Dikkat edilirse, lavaboların ya da tuvalet küvetlerinin altlarındaki boruların U biçiminde kıvrık oldukları görülür. Borunun bu kıvrık kısmını dolduran su, hepimizin bildiği bileşik kaplar kanunu gereğince, sürekli olarak dengede kalır. Bir tıkaç ödevini gören bu su boşalır boşalmaz, yerine yenisi dolar. Bir kap içinde bulunan sıvıyı, kabı eğmeden bir başka kaba aktarmak veya bir akvaryumun suyunu değiştirmek için de bir başka çeşit sifondan yararlanılır. Bir lâstik hortum, li biçimine getirilir. Hortumun bir ucu, boşaltılacak kabın içine daldırılır. Hortumun içi sıvıyla dolunca, diğer ucu da doldurulacak kaba sokulur veya boşa akıtılmak üzere bırakılır. Ancak, aktarma işi yapılırken, boşaltılacak kabın, doldurulacak kaba oranla yüksekte olması gerekir.
Bir de soda sifonu vardır ki, bazı içkileri sulandırmakta kullanılır. Bu, kalın camdan bir şişedir. Sifon şişesi basınç altında karbonik asitli suyla dolu olduğundan, madensel bir mahfaza ile kaplıdır. Üzerinde bir işletme kolu bulunan madensel bir conta, şişenin ağzını kapar, işletme kolu, düşey olarak şişeye dalan ince bir borudan, suyun dışarı fışkırmasını sağlar.
mazot sobası
Bu soba ham petrolün damıtılmasından elde edilen ve mazot denilen sıvı yakıtla çalışır.
Mazot sobası başlıca şu kısımlardan meydana gelmiştir. İçinde hava ve yakıt karışımını alan bir brülörün bulunduğu yanma haznesi, yanmış gazları boşaltmaya yarayan bir boru, yüzeyinde yanıcı gazlar dolaşan ve bu yüzden çevresinde sıcak hava bulunan bir ısı değişici, ısı değişiciye soğuk hava sağlayan bir soğuk hava haznesi... Soğuk havanın emilmesini ve dumanın boşaltılmasını vantilatörler sağlarlar.
püskürgeç
Püskürgeç, sıvıları küçücük damlacıklar halinde püskürtmeyi sağlayan bir âlettir. Pek çok çeşidi vardır. Kabının biçimi ve yapıldığı madde, kullanıldığı yere göre değişir. "Tulumba" veya "pülverizatör" denilen püskürgeçler, genellikle tarımsal ilâçları ve kimyasal sıvıları püskürtmeye yarar. Kadınların tuvalet eşyası olarak kullandığı püskürgeçler ise, kolonya gibi hoş kokulu sıvıları püskürtmek içindir. Püskürgecin içinde, ince-uzun iki boru vardır. Bunlardan biri kaptaki sıvıya basınç vermeyi, öbürü ise basınçlı sıvıyı dışarı göndermeyi sağlar.
Tuvalet sifonu
gürültülü olmasına gürültülü bir araçtır ama, onun yararını kimse inkâr edemez. Merak edip evinizdeki sifonun içine bakacak olursanız, ustaca bir düzenle karşılaşırsınız. Haznenin içinde madenden bir çan ve lâstik ya da plâstik, top biçiminde bir şamandıra bulunur. Çan,kaldıraç ödevi gören bir çubukla, dıştaki zincire bağlıdır. Hazne suyla doluyken, bu çan, haznenin alt kısmındaki sifon borusunun ağzına oturmuş durumdadır. Çanın ağız kısmı, su sızmasını önleyecek bir lâstik ya da plâstik conta ile donatılmıştır. Zincir çekildiği zaman, çan kalkar ve su, açık kalan sifon borusundan, tuvalet küvetine boşalır. Şamandıraya gelince, o da, kaldıraç ödevini gören bir başka çubukla, sifonun doldurma musluğuna bağlıdır. Hazne doluyken, şamandıra, suyun üstünde yüzer durumdadır. Zincir çekilip de haznenin suyu boşalmaya başlayınca, suyun seviyesiyle birlikte şamandıra da alçalmaya yüz tutar ve bu arada sifonu doldurma musluğunu açar. Zincir elden bırakılınca, çan tekrar aşağıya inip sifon borusunu tıkayacağından, hazne yavaş yavaş dolmaya ve şamandıra da suyla birlikte yükselmeye başlar. Haznedeki su azamî seviyeye gelip, şamandıra da yükselebileceği kadar yükselince, sifon musluğu kapanır ve sifon, ağzına kadar dolu olarak, kullanılmaya hazır duruma gelir.
termometre
Havanın sıcaklığını ölçmeye yarayan civalı termometre, içinde bir miktar civa bulunan bir cam tüpten meydana gelmiştir. Santigrat, Reaumur ve Fah-renheit olmak üzere üç çeşit termometre vardır. Bir santigrat termometresini derecelendirmek için, civalı tüp önce, kaynamakta olan, yâni 100 santigrat derecedeki suyun buharına tutulur. Civanın ısınarak genleşmesiyle, tüpteki seviyesi yükselir ve bir noktada durur. Bu nokta, sabit 100" noktası olarak tespit edilir. Ancak, bu iş yapılırken, hava basıncının belli değerde olması gerektir. Bu da 76 santimetrelik civa sütununun basıncına eşittir. Daha sonra, sabit 0" noktası belirlemek üzere, tüp, erimekte olan buza daldırılır. Bu defa da soğuğun etkisiyle hacmi küçülen civa, tüpte alçalır ve belli bir düzeyde durur. Bu düzey de sabit 0° noktasıdır. Geriye, sabit 100° noktası ile sabit 0° noktası arasındaki mesafeyi 100 eşit bölüme ayırmak kalır. Bu bölüntüler, incecik çizgilerle tüpe işlenir. Derecelendirmeye 0" den itibaren alta doğru de devam edilir. Reaumur ve Fahrenheit termometreleri daha değişik birimlerle derecelendi-rilmiştir. Reaumur termometresinde donma noktası (0) olduğu halde, kaynama noktası (80) olarak tespit edilmiştir. Fahrenheit termometresinde ise, donma noktası (32), kaynama noktası (212) kabul edilmiştir
higroskop
Higroskop, havanın nemini gösteren bir meteoroloji âletidir. Kapüsen-hig-roskobunu belki de görmüşsünüzdür. Âlet, tahtadan biçilmiş bir kapüsen papazı figürünün arkasına gizlenmiştir. Hava nemliyken, papazın kukuletesi başında durur, hava kuruyken kukule-te kalkar. Bu hareket, nem etkisiyle uzayan bir bağırsak teli aracılığıyla sağlanır. Bundan başka, saç telleri de nemli havada uzama özelliği gösterdiklerinden, bir çeşit higroskop olan higrometrelerde kullanılırlar. Higroskoplarda, ayrıca, nemlenince renk değiştiren maddelerden de yararlanılır.
Sarkaçlı saatin sarkacının ucunda, bir vida vasıtasıyla yükseltilip alçaltılabilen bir ağırlık vardır. Saat, bu ağırlığın yükseltilip alçaltılmasıyla şöyle ayarlanır : Saat geri kabyorsa, ağırlık yukarı, ileri gidiyorsa, aşağı alınır. Böylelikle sarkaç, bir çeşit "dengelik" ödevini görür. Kol saatleriyle kronometrelerin çalışmasını sağlayan, çelikten bir sarmal yaydır. Bu kurulabilen yayın dış ucu, sabit bir noktaya; öbür ucu da bir eksene bağlıdır. Bu eksen, kendi çevresinde döndürüldüğü zaman, yayı kurar.
Yay boşanırken, saatin çalışmasını sağlar. Sarkaçlı saatteki sarkaç gibi, kol saatindeki sarmal yay da dengelik ödevini görür.
Her çeşit saatte bulunan diğer bir önemli parça da "saat maşası" dır. Saat maşası, bir yandan düzengece, öbür yandan da çarka bağlıdır. Saat maşası, çarkın aynı yöndeki sürekli hareketini, düzengecin ve sarmal yayın karşıt hareketi haline dönüştürür. Düzengecin her salınımında, saatin maşası, çarktan bir diş atar.
guguklu saat
Guguklu saat, özellikle Fransa'nın doğusunda, isviçre'de ve Almanya'da yapılan, köy üslûbunda, cicili bicili, sevimli bir "ağırlıklı saat" türüdür. Saatin iki ağırlığı, geleneksel olarak çam kozalağından yapılır.
Guguklu saatteki otomat kuşun mekanizması, ses çarkıyla birlikte dönen ve birtakım kaldıraçları harekete getiren bir kamalı çarktan meydana gelmiştir. Kaldıraçlar bir yandan iki körüğe, öbür yandan da, tüneği üzerinde dengede duran kuşa bağlıdır. Saatin çalma vakti gelince, otomat kuş, açılan bir kapıcığı kendisi ile birlikte sürükleyerek, düzenli bir şekilde, çabuk çabuk ilerler. Sonra bir tel, kuşu, kuyruğundan kaldırarak, onun öne doğru eğilmesini sağlar. Kuşun ağzına bağlı bir başka tel de, gagasının açılmasını temin eder.
elektrikli saat
Bu sırada kaldıraçlar, kamalı çarkın üzerine kaçarlar; her biri ayrı perdeden bir ses çıkaracak şekilde yapılmış iki körük de, hemen birbiri ardından kapanıverir ve o arada, ormanlarda guguk kuşlarından duyduğumuz ya da Beethoven'in ünlü Pastoral Senfonisin'-de dinlediğimiz sesleri çıkarır. Tahtadan yontulmuş minik kuş, saat başını bildirme görevini bitirince, usulca yerinden doğrulur ve üzerine kapanan kapıyı da beraberinde sürükleyerek, gözden kaybolur.
ağırlıklı saat
Bugün artık antika bir eser gözüyle bakılan ağırlıklı saat, camlı yüksek mahfazası ve bu mahfazanın içinde çabuk çabuk salınan, pırıl pırıl bir dolunay biçimindeki bakırdan dengeliğiyle gerçekten çok zariftir. Mekanik saatçilik çağı, ağırlıklı saatle başlamıştır. Bu tür saatin hareketini sağlayan, bir silindire sarılı zincirin ucundaki ağırlık, zincirin boşalmasına yol açarken, silindiri de döndürür. Silindirin dönüşüne bağlı olarak, düzenli bir biçimde salınan dengelik, akrep ve yelkovanın hareketlerinin eşzamanlığım sağlar.
calar-saat
Çalar - saat, çalar düzeni olan bir saattir. Bu saatin kadranında, akrep ve yelkovandan başka, incecik bir çalar ibresi vardır. Saatin çaları kurulacağı zaman, bu ibre, çaların çalması istenilen saate getirilir. İlk ağırlıklı çalar - saatler, Almanya'da, 16'ncı yüzyılda yapılmaya başlanmış ve daha sonra, ağırlığın yerini zemberek almıştır. O zamandan beri, çeşit çeşit biçimleri ve sesleri olan çalar - saatler yapılmıştır. Bugün, otomatik olarak bir lâmbayı yakan, bir ocağı ısıtan, bir müzik dolabını çalıştıran çalar - saatler vardır.
Elektrikli saatin diğer saatlerden başlıca üstünlüğü, kurulmaya lüzum göster-memesidir. Bu saatin dengeliği, doğrudan doğruya bir pilin beslediği bir elektromıknatısla işler. Dengeliğin her salı-nımında, akım, bizzat dengelik tarafından, devirli olarak kesilir. Çarklar düzeninin hareketini bu dengelik sağlar. Elektrikli saatlerin pek çok çeşidi vardır. Doğrudan doğruya elektrik şebekesine bağlanan elektrikli saatlerin içinde bir küçük motor bulunur. Bu motor, saatin mekanizmasını çalıştıracak yayı sürekli olarak kurulu tutar.
düdüklü tencere
Bilindiği gibi, su, normal atmosfer basıncı altında, 100 santigrat derecede kaynar. Ancak, bir sıvının kaynama derecesi, basınçla bir miktar daha yükseltilebilir. Basıncı yükseltmek için de kapalı bir kap kullanmak yeterlidir. İşte. Fransız fizikçisi Deniş Papin'in 1681 yılında yaptığı ve <I>basınçlı tencere </I>adını verdiği tencere, bu prensibe dayanıyordu.
Basınçlı tencere, ünlü bilginin de iddia ettiği gibi, yemekleri çok kısa bir süre
içinde ve az masrafla pişiriyor, en kart sığır etini bile, en körpe kuzu eti kadar yumuşak hale getiriyordu. Papin'-in tenceresi, sımsıkı kapatılabilen ve kuvvetli ateşin üzerine oturtulduğunda, içindeki şiddetli basınca dayanabilecek güçte olan bir demir silindirden ibaretti. Papin, buna, yine kendi buluşu olan bir emniyet supabı da eklemişti.
İşte. bugün mutfaklarımızda kullanılan ve yemek pişirmeyi çabuklaşlıran düdüklü tencerenin esası bu basınçlı tenceredir.
Bu tür tencereler, ayrıca, ameliyat âletlerinin kaynatılarak sterilize edilmesinde de yaygın şekilde kullanılmaktadır.
asansör
Asansör, insanları veya yükleri, yüksek yerlere dikine indirip çıkarmaya yarayan bir makine düzenidir, ilk asansör, 1867*de Fransız mühendisi Edoux tarafından yapılmış olup suyla çalışıyordu. Hareket enerjisini sudan alan bu hidrolik asansör'ler, Avrupa'nın bazı büyük şehirlerinde hâlâ mevcuttur. Edoux'dan sonra, yapımcılar, asansörleri çalıştırmada, tazyikli havadan ve elektrikten yararlanmayı düşündüler. Bugün yaygın bir şekilde kullanılmakta olan elektrikli asansör,1889'da Paris'te ortaya çıkmıştır.
Çağımızın asansörlerinde, kabin, bir elektrik motorunun çalıştırdığı vinç üzerine sarılan kablolara asılı olarak hareket eder. Bu vinç, hız kesici düzenler ve elektromagnetik frenlerle donatılmıştır. Asansörün kabini ile karşı ağırlığının yer değiştirdikleri kapalı bölmeye kafes adı verilir. Kabinin ve karşı ağırlığın dikine hareketini yöneten kılavuz raylardır. Çelikten yapılma, yuvarlak kollardan ibaret bu raylar, kafese gömülüdür.
Asansörün emniyet takımı, kapıların otomatik kapanmasını sağlayan kilitlerden ve kabinle karşı ağırlıkların raylar üzerinde durmasını sağlayan paraşütten ibarettir. Bu sayede, aşırı hızla inişler frenlenir, askı düzeninin kopmasından doğacak tehlike önlenir. Manevra takımı ise, asansörün kullanılır masına aracılık eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder