Eskiden petrol bulmak için hiç de kesin olmayan belirtilerden yararlanılır ve çok ilkel yollara başvurulurdu. Hattâ bu iş için, şantiye şefinin kasketini arazide gelişi güzel havaya fırlatması ve kasketin düştüğü yerin kazılması âdet olmuştu.
Ama bugün petrol araştırması, bilimsel bir çalışma hâline gelmiştir. Çünkü petrol kuyusu açmak, çok masraflı bir iştir. Böyle bir işin karşılığını almak gerekir.
Petrol araştırması, jeolojik çalışmalarla başlar. Havadan çekilen fotoğraflara göre jeoloji haritaları çizilir. Jeologlar, yüzeydeki toprak tabakaları üzerinde araştırmalar yaparlar; fosilleri inceleyen paleontolojistlerin de yardımıyla yer altının yapısı ve niteliği hakkında tahminlerini bildirirler. Öbür yandan, bir uçağa asılacak manyetometre aracılığıyla arazinin magnetik özellikleri tespit edilir.
Daha sonra, gravimetrik incelemeler yapılarak, yer allı tabakalarının yoğunluk değişiklikleri ölçülür. Yer altı katmanlarının direncini ve radyoaktivitesini anlamak için, elektrik metoduyla incelemeler yapılır. Bütün bunlardan başka, sismografik araştırma yapılır: Yerin birkaç metre derinliğinde şiddetli bir patlama gerçekleştirilir ve daha önceden, patlama yerine yakın yerlere, eşit uzaklıklarla konulmuş sismograflarla (depremyazar), bu sunî yer sarsıntılarının meydana getirdiği titreşimler kaydedilir. Patlamanın olduğu yerden yola çıkan sarsıntı dalgası, yerin çeşidi katmanlarında yansıyarak, sismografa kadar gelir. Patlamanın saatiyle sarsıntı dalgasının sismografa dönüş saati bilinince, dalganın hızı belli olur ve dolayısıyla yer altındaki katmanların derinlikleri ortaya çıkar. Böylece, yer altının gerçek bir radyografisi sağlanır. Jeolog da, yerin yüzlerce, hattâ binlerce metre derinliğinde bulunan katmanlar üzerine bilgi edinir.
Bundan sonra, toprak, özel makinelerle düşey olarak delinmek suretiyle petrol kuyuları açılır. Ham petrol, kuyudan kendi basıncıyla fışkırır ya da tulumbalarla çekilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder