Füze, mekanik biliminin temel prensiplerinden birine dayanılarak gerçekleştirilmiştir. O prensip de şudur: Tepkisiz etki olamaz. Gerçekten de her etkinin, kendisiyle eşdeğerde ve karşıt yönde oluşan bir tepkisi vardır. İşte bir ateşli silâhın, bir tabancanın, bir tüfeğin, bir topun patlamasıyla birlikte geri tepmesi bu yüzdendir.
Füzeye gelince, ister havaî fişek, ister roket, ister tepkili mermi cinsinden olsun, içinde yanan yakıtın patlaması sonucu meydana gelen basınçlı gazın, aradaki boşluktan fışkırırken, öne doğru yaptığı tepkiyle yol ahr. Burada bir noktayı belirtmemiz yerinde olur. Füze, sanıldığı gibi, havadan destek almaz. Tersine, hava, füzeyi frenleyerek, onun gidişini yavaşlatmaya çalışır. Füze, gücünü yalnızca tepkiden alır. Yakıtını ve bunu ateşlemeye yarayan maddeyi beraberinde taşıdığı, dolayısıyla atmosferdeki oksijenden yararlanmadığı için, onu, havasız yaşayan bir mikroba benzetebiliriz.
İşte, gerek yakıtını ateşlemek, gerekse hareket gücünü gerçekleştirmek bakımından, havaya ihtiyacı olmaması, füzeyi, gezegenler arası boşluklarda yapılacak yolculuklar için ideal bir araç durumuna getirmiştir. Füzenin çok eski bir tarihi olduğu ileri sürülebilir. Zira, bir efsaneye göre, çağımızdan üç bin yıl önce, Van Gu adındaki bir Çinli devlet memuru, uçağa benzeyen bir araç yapmıştı. Yanyana getirilmiş iki büyük uçurtmadan kurulu bu uçak, kölelerin aynı zamanda ateşledikleri kırkyedi füzeyle fırlatılmıştı. Ancak, adı geçen öncü, uçağının bir teknik hatâ yüzünden yanışı sırasında ölmüştür.
14'üncü yüzyılda, ilk olarak Fransızlar, Orleans şehrinin savunmasında, füzelerden yararlandılar. Füzeler uzay yolculuklarına çıkmadan önce, ölüm saçan silâhlar olarak iş gördüler. İngiliz mühendisi Congreve tarafından yapılan füzeler, 1806'da Bolonya karargâhının, 1807'de ise Kopenhag şehrinin bombalanmasında kullanıldı. Füzeler üzerindeki gerçek bilimsel çalışmalar 20'nci yüzyılda başladı. 1903 te Rus bilgini Ziyokovski, füzelerden,
dünya dışı gezilerde yararlanılabileceğini ileri sürdü.
1907'de Robert Ensault-Pelterie, füzelerin astronotik amaçlarla kullanılması için gerekli bilimsel temelleri attı. iki Dünya savaşı arasında, füzelerin geliştirilmesi için büyük çaba gösterildi. 1926'da Amerika'lı Goddard, sıvı yakıtla çalışan bir füzeyi 600 m. yükseğe fırlattı.
1944'te V-I ve V-2 füzeleriyle tepkili uçaklar ortaya çıktı. 1956'da Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Sovyetler Birliği'nde, üç kademeli füzenin yapım hazırlıkları başladı. Ruslar. Sputnik adını verdikleri ilk sunî peyki 4 Ekim 1957 günü fırlattılar. Böylece, insanoğluna uzay gezilerinin yolu açılmış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder