1 Mart 2010 Pazartesi

uçak

Technorati Etiketleri: ,

Technorati Etiketleri:

 

Çok eski çağlardan beri, uçmayı arzu eden insanoğlu, bu amaçla, önce kuşla­rı taklit etmeyi düşünmüştür. Avrupa Rönesans'ının büyük sanatçısı Leonardo da Vinci, not defterine şöyle yazmıştı: "Görüyorum ki, ağır kartalın kanat çırpması, onu havada tutuyor..." Ne var ki, havadan, ağır bir cismi ilk defa uçurmayı başararak, "uçakçılığın babası" adına hak kazanan insan,

isimli Fransız mühendisi ol­muştur. Ader, daha çocuk denilebile­cek yaştayken, bir insan ağırlığını taşı­yabilecek güçte bir uçurtma yaptı. Da­ha sonra, icat ettiği mikrofon ve tiyat-rofon âletleri sayesinde zenginleşince, Auteuil'deki evinin bahçesine çekildi ve orada, her cins kuşu ve yarasayı bes­leyip, bunların uçuş sırlarını öğrenme­ye koyuldu. Ader'in gözlemleri ve araş­tırmaları, 9 Ekim 1890 tarihinde mey-vasını verdi. Mucit, o gün Seine-et-Mar-ne'daki Armainvilliers Şatosu'nun bah­çesinde, iki yardımcısıyla iki bahçıva­nın gözleri önünde, "Eole" adını verdi­ği uçağının denemesini başarıyla yaptı. Bir pervanesi, bu pervaneyi döndüren bir buharlı motoru ve 14 metre genişli­ğindeki açılır kapanır kanatlarıyla, "Eole", dev bir yarasayı andırıyordu. Bu ilk uçak, 50 metre yüksekliğe kadar çıkarak, tarihe geçen bir olay yarattı. Ader'in daha sonra yaptığı iki deneme, ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlandı. 1896'da, Amerikalı Langley tarafından yapılan pervaneli ve buharlı motorla çalışan uçak, beklenen sonucu ver­miştir. İlk benzin motorlu uçağı gerçek­leştirmek şerefi ise, Wilbur ve Orville Wright adlarındaki iki kardeşe aittir. Uçak, hareket gücünü ister pervanesin­den, ister tepkili motorundan alsın, dengesini, taşıyıcı yüzeyleriyle, yâni ka­natlarıyla sağlar. Şöyle ki: Hava, uça­ğın hareketlerine karşı bir direnç gös­terir; kanatlar da bu dirence karşı, uça­ğın ağırlığına eşit olan bir güç yarata­rak, dengeyi gerçekleştirirler. Uçakçılığın ilk dönemlerinde, uçaklar, tek kanatlı, çift kanatlı, üç ya da daha fazla kanatlı olabilir ve kanat sayıları­na göre adlandırılırlardı. Günümüzde uçaklar hep tek kanatlı olduklarından, böyle bir sınıflandırma da ortadan kalk­mıştır. Ancak, kanatlar, uçak gövdesindeki yerlerine göre alçak, orta ve yük­sek diye isimlendirilmektedir. Uçağın gövdesi, yükü taşıyan bölümdür ve kanatları, kuyruk bölümündeki ka­natçıklara bağlar. Bu kanatçıklardan biri dikey, öbürü yataydır. Bazı uçak­larda yatay kanatçık bulunmaz. Arka kanatçığın görevi, uçağın yalpalaması­na engel olmaktır. Kumanda kabini, gövdenin ön kısmındadır. Pilot yeri ile kumanda tablası, birtakım ölçü âletleri ve yerle bağlantıyı sağlayan telsiz bura­da bulunur. Kumanda kabininin ardın­daki kısım ise, uçağın cinsine göre de­ğişir. Yolcu uçaklarında koltuklar ve kamaralar bu bölümde yer alır. Savaş ve nakliye uçaklarında ise, bu kısım, göreceği hizmete göre düzenlenmiştir. Uçağın yakıt depoları, savaş uçaklarında bomba ve roketler, genellikle ka­natlardadır. Dümenleri ise arka tarafın-dadır. Bu dümenlerden bazıları uçağın dengesini sağlar, bazıları da yönünü ve pozisyonunu belirler. Çok yüksekten uçuşlarda, yükselti ne­deniyle havanın yoğunluğu azaldığı ve dolayısıyla solunum zorlaştığı için, uça­ğın içindeki hava basıncının, dışardaki atmosfer basıncına üstün olması sağ­lanmıştır. Böylelikle, uçaktakilerin ok­sijen maskesi takmalarına gerek kal­maz.

Günümüzde çok gelişen havacılık saye­sinde, hem hava ile ulaşım büyük bir Önem kazanmış, hem de hava kuvvetle­ri ön plâna geçmiştir. Özellikle jet mo­torlu yâni tepkili uçaklar, hız ve mesafe kavramlarında devrim yaratmışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder